
Rusya’nın Ukrayna’da Olmazsa Olmaz Hedefleri Nelerdir?
- 4 Nisan 2022
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; Bölgesel Sorunlar
- 6
- Facebook10
- Twitter0
- WhatsApp15
- LinkedIn0
- Telegram0
- Paylaşım
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmeye başlamasının ardından Rusya-Ukrayna Savaşı bir aydan uzun bir süredir devam etmektedir. Bu süreçte muharebeler tüm dünya tarafından televizyonlar ve sosyal medya vasıtasıyla büyük bir dikkatle takip edilmektedir. Doğal olarak, televizyon ekranlarındaki birçok şahıs tarafından çeşitli yorumlar ve değerlendirmeler yapılmaktadır. Bu değerlendirmelerde üzerinde en fazla durulan hususlardan biri Rusya’nın hedefinin ne olduğudur.
Bu konuda yapılan yorumlar genel olarak; NATO’nun kendi sınırlarına kadar dayanma tehlikesinin Rusya yöneticilerinde yarattığı rahatsızlık üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu tez, sadece NATO’nun bünyesine dahil ettiği ülkelere yerleştirdiği silah ve teçhizat açısından değil, coğrafi ve tarihi açıdan da oldukça mantıklı görünmektedir.
Konuya coğrafi açıdan bakıldığında, Dinyeper Nehri’nin çok önemli olduğu anlaşılmaktadır. Bu nehir, tarih boyunca Asya’dan Avrupa’ya ve Avrupa’dan Asya’ya doğru yapılan istila hareketlerinde bir sınır oluşturmuştur. Ural Dağlarını aşan hayvancılıkla geçinen göçebe/yarı göçebe toplumların orduları kısa sürede bu günkü Rusya’nın bulunduğu bölgeyi ele geçirerek Dinyeper Nehri’ne dayanmış ve bu fiziki engel onlar için bir duraklama hattı teşkil etmiştir. Bu hattı aşan ordular ise ancak Tuna Nehri hattında durdurulabilmişlerdir. Buradan da anlaşılacağı gibi Dinyeper Nehri, Avrupa savunması için çok önemlidir. Bu sebeple Avrupa’dan çıkan istila orduları da mutlaka bu nehre kadar ulaşmayı ve mümkünse bu nehrin ötesinde bir emniyet bölgesini ele geçirmeyi düşünmüştür.
Örneğin Birinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu ile Sovyet Rusya arasında 1918 yılında imzalanan Brest Litovsk Antlaşması’nda sınırlar çizilirken Rusya Dinyeper Nehri’nin doğusuna itilmiştir. Bu şekilde Almanya ve Avusturya-Macaristan, istediği zaman Rusya’nın kalbine ulaşabilecek, Rusya ise Avrupa için tehdit olmaktan uzaklaşarak bölgesel bir güç haline getirilecektir.
Şu andaki sınırlara bakıldığında, Ukrayna ve Belarus ile Rusya arasındaki sınırların Brest Litovsk sınırları ile hemen hemen aynı olduğu görülmektedir. Muhtemelen Putin, Brest Litovsk ile dayatılan sıkışmış ve bölgesel bir güç haline getirilmiş Rusya fikrinin bugün de NATO ve AB tarafından yürürlüğe konulmaya çalışıldığını anlamıştır.
Brest Litovsk Sınırı
Günümüzdeki Rusya Sınırı


Peki Rusya bunu anladıysa, neden daha önce değil de şimdi Ukrayna’ya saldırdı?
Rusya saldırgan politikalar uygulamaya yeni başlamadı. İlk olarak 2008’de Gürcistan’a saldırıp bazı toprakları kopardı. Gürcistan Kafkasya’nın Ukrayna’sı gibidir. Bağımsızlığını kazandığından beri kendisini Rus tehdidi altında hissetmektedir ve bu tehdide karşı güvenliğini sağlayabilmek için Avrupa Birliği ve NATO’ya katılmaya çalışmaktadır. Doğal olarak Rusya da boş durmamış ve kendisine müzahir insanların iktidara gelmesi için her türlü vasıtaya başvurmuştur. Öte yandan ABD de batı yanlısı kişileri iktidara getirmeye çalışmıştır.
Bu süreçte Gürcistan, adeta bir halat çekme yarışına sahne olmuştur. Halatın bir ucunda Rusya, diğer ucunda ABD vardır. Gürcistan’da Rusya yanlıları Rusya’nın önünde Batı yanlıları ise ABD’nin önünde yerlerini almıştır. Uzun bir süre devam eden halat çekme yarışında ibre bazen Batı bazen de Rusya tarafına kaymıştır. Ancak Rusya, artık bu çekişmeyi daha fazla sürdüremeyeceğini anlayınca halatı ortadan kesmiş, kendi tarafındakiler kendi etki alanına girmiş diğer taraftakiler ise kendisinden iyice uzaklaşmıştır.
Bu durum Rusya için ehveni şer olmuştur. Çünkü Ermenistan’daki varlığını korudukça Rusya hem Kafkasya’daki varlığını koruyacak hem de kuzey Kafkasya’yı kendi ülkesine organik bağlarla bağlayacaktır. Bu yüzden, Ermenistan’da Batı yanlısı Paşinyan hükümeti Azerbaycan ile Karabağ savaşına girdiğinde onu desteklemeyerek cezalandırmış ve kendisine iyice bağımlı hale getirmiştir. Rusya ile savunma iş birliği anlaşması olan devletler arasında bir tek Ermenistan’ın Rusya’ya uçak göndererek fiilen destek vermesi de bu bağlılığın ulaştığı boyutu göstermektedir.
2014 yılında Ukrayna’nın başına gelen de Gürcistan’ın başına gelenlerle aynı olmuştur. O zaman Rusya, sadece Kırım’ı ilhak etmekle ve Donbas’taki ayrılıkçıları korumakla yetinmiştir. Belki de bu durumu bir süre daha koruyabilirdi. Ancak 2020 Ağustos seçimlerinden sonra Belarus’ta yaşananlar Rusya’yı yeni kararlar almak zorunda bırakmıştır. Doğu Avrupa’da Belarus’un pozisyonu Ermenistan’a benzemektedir. Belarus’un Batı’ya yanaşması Rusya’nın Doğu Avrupa’dan tamamen sürülmesi anlamına gelecektir. Bu sebeple Rusya, hemen Belarus rejimini ve devlet başkanı Lukaşenko’yu desteklemiş ve askerlerini ülkeye sokmuştur.
Bunun üzerine, Batı’nın mutlaka Dinyeper hattının doğusuna geçmek istediğini ve Ukrayna’nın ardından Belarus’u da kendine müzahir kişilerce yönetilen bir ülke haline getireceğini anlayan Rusya, sorunu başladığı yerde bitirmek, kırmızı çizgilerinin altını daha net bir şekilde çizmek ve kendi siyasi çıkarları için savaşı göze aldığını göstermek için Ukrayna’ya girdi.
Bir ayı geçen muharebelerde Rusya, istediği şekilde hızla bir sonuca ulaşamadı. Hatta Rusya, tüm dünyaya Rus ordusunun sanıldığı kadar muharip bir ordu olmadığını göstererek dezavantajlı duruma bile geçti. Ancak Putin, her şeye rağmen hedeflerinden tamamen vazgeçmedi. Sadece hedeflerini küçülttü ve bu hedeflerine ulaşmak için gücünü buralarda yoğunlaştırmaya başladı. Bu kapsamda önceliği, Rusya için olmazsa olmaz bölgeleri ele geçirmeye verdi.
Putin’in olmazsa olmaz hedefi Ukrayna’nın NATO’ya girmesini önlemekti. Şu anda yapılan açıklamalara göre bunu zaten başarmış gibi görünüyor. Ama Finlandiya ve İsveç’e yönelik tehditleri bu ülkelerin NATO’ya yanaşmasına sebep oldu. Putin, Ukrayna’da yönetimi değiştirme hedefinden de vaz geçmek zorunda kaldı. Bunun yerine ordusunu Donbas ve Kırım bölgesine kaydırmaya başladı.
Putin, bundan sonra da askeri harekatın gidişatına göre Ukrayna üzerindeki bazı hedeflerinden vaz geçebilir. Ancak Donbas ve Kırım’dan asla vaz geçmeyecek gibi görünüyor. Aslında bu bölgeleri elinde tutmak istemesinin sebebi, bu bölgelerin kaynaklarından ve başka maddi avantajlarından kaynaklanmıyor. Bu bölgelerde Rusların çoğunlukta olduğu da bir Rus propagandasından ibaret. Bu bölgeler, Azak Denizi’ni çevreleyen bölgelerdir. Putin’in en öncelikli hedefi, Azak Denizi’ni bir Rus iç denizi haline getirmektir. Çünkü bu deniz, Rus deniz kuvvetleri için en uygun ve önemli üs bölgesi durumundadır.
Zaten, Rusya’nın çok da önemli olmayan bir kara devleti iken Avrupa’nın en önemli güçlerinden biri haline geçmesini sağlayan da Azak Denizi’dir. Rusya ilk olarak bu deniz kıyısında bazı bölgeleri ele geçirerek Kafkasya, Balkanlar ve Hatta Akdeniz bölgesinde etkili bir güç haline gelmiştir. Putin de dünya çapında ciddiye alınan bir güç haline getirmeyi düşündüğü Rusya’nın bu bölgeyi mutlaka alması gerektiğini düşünmektedir. Bu sebeple, savaşın en çetin muharebeleri, Azak Denizi çevresinde ve özellikle de deniz kıyısındaki Mariopol gibi şehirlerde yapılmaktadır.
Kırım Yarımadası da bu denizden çıkışı kontrol ettiği için önemlidir. Fakat Kırım’ın başka önemli özellikleri de vardır. Kırımsız Rusya, sadece Doğu Karadeniz’de etkin bir güç haline düşecektir. Eğer tüm Karadeniz’de etkin bir güç olacaksa, Rusya’nın mutlaka Kırım’ı ele geçirmesi gerekmektedir. NATO’nun son yıllardaki genişlemeleriyle Karadeniz’in tamamında etkinlik kuracak konuma geldiği dikkate alınınca, Kırım’a sahip olmanın Rusya için ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bunu aşağıdaki haritalardan da açıkça görmek mümkündür.


Sonuç olarak; Rusya’nın birinci hedefinin Azak Denizi çevresindeki Ukrayna topraklarını ele geçirmek ve bunu bir anlaşma ile Ukrayna’ya kabul ettirmek olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü Rusya’nın tarih boyunca daima birinci planda tuttuğu sıcak denizlere inme planının başlangıç noktası ve dayanağı burasıdır.
Rusya, askeri alandaki başarısızlığına paralel olarak savaşın başında açıkladığı Ukrayna’yı ele geçirmek, yönetimi değiştirmek, faşist unsurlar dediği askeri grupları yok etmek vb. birçok hedefinden vazgeçmiş ve önümüzdeki günlerde diğer hedeflerinden de vazgeçmesi mümkündür. Ancak Kırım ve Donbas bölgesini almaktan asla vazgeçmeyecektir. Bu sebeple, Kiev bölgesinden çektiği birlikleri de bu bölgeye kaydırarak Donbas ve Kırım’a bir hinterland sağlamaya çalışmaktadır.
Hits: 252
AFGANİSTAN’DA RUS KISKACI VE İŞGALİ
- 12 Mayıs 2022