
PİRUS ZAFERİ Mİ? UKRAYNA’NIN MARNE’I MI?
- 27 Mayıs 2022
- Güven Kaya
- Başlık; Bölgesel SorunlarMakaleler
- 29
- Facebook20
- Twitter5
- WhatsApp420
- LinkedIn15
- Telegram0
- Paylaşım
25.05.2022 / ANAKARA
Bir savaş çıkıverdiğinde insanlar “fazla sürmez çünkü çok saçma bir şey” derler. Şüphesiz savaş saçma bir şeydir ama unutulmasın, insanlar saçmalamak için var ve bu tarihin ilk gününden beri böyle… Savaşın saçma oluşu onun uzayıp gitmesini engellemez, tersine saçmalamayı daha da artırma olasılığını üzerinde taşır. Ayrıca savaş bir felakettir ve felaketler geçip gitse bile izini bırakır, en azından ruhlara işleyen kısmını…
Savaş politikanın bir devamıdır, eğer bir politikanız varsa tabii… Savaş bir sonuç değildir, politikayı gerçekleştirmeye yarayan araçlardan sadece biridir ve fiziki gücü kullanmanın gerektiği düşünüldüğü andır.
Savaşlar, stratejinin zorlama ve caydırma ilkelerini yeterince ya da daha iyi bir anlatımla sonuna kadar kullanmadan başvurulan araç olmamalıdır. Savaş başladığında caydırıcılık ortadan kalkar ve kendini caydırıcı sanan tarafın savaşılabilecek zayıflıkta olduğu ortaya serilebilir. Görebildiğim kadarıyla Rusya – Ukrayna savaşı tam da bu noktada bulunuyor. Bu nedenle Pirus Zaferi ve Marne kavramlarını kullandım.
Bazen, operasyonel hareketler rasyonel sonuçlar doğurmayabilir. Elde edilmek istenen sonuçlardan uzaklaşmak ya da hiç hareket edememek de olasıdır. Bunu taraflar kaldıramayabilir. Bu da bir başka bulunulan noktadır.
Savaş akılcılığı ortadan kaldırır. Basit bir örnek vereyim. Volodimir Zelenski yaptığı bir açıklamada, Moskova’nın savaş alanı kayıplarından kurtulmasının “birkaç nesil” alacağını söyledi. Harika bir yaklaşım ve doğru… Peki, bir başkası için bunu söylerken, Kiev için kaç nesil alacağını hiç düşündü mü? Demek ki dünyanın neresinde olursa olsun, iktidardakiler kendi lümpenlik ve müptezelliklerine bakmaksızın, diğer insanları salak yerine koyuyor. Siz, bu örnekten daha fazlasını, 2022 yılı Şubat ayının son haftasından bu yana gördüğünüz gibi çok daha uzun süredir de nefesini ensenizde hissediyorsunuz.
Bu savaşın nasıl çıktığını ana hatlarıyla BURADA vermiştik. O yazıda ABD’nin Türkiye’yi “hor” kullandığından bahsetmiştik. Bir başka hor kullandığı ülke Ukrayna’dır, üstelik NATO ülkesi değilken. Ama gönüllüdür Ukrayna da aynen Türkiye gibi horlanmaya… ABD’nin dümen suyuna kapılıp hiç bağlantısı ve gereği yokken Irak’a asker göndermiştir. Azov Taburu denen teröristlerin yaptıklarına ve bunların Ukrayna devleti tarafından iaşe ve ikmal edilmelerine bakarak, Iraktaki Ukraynalıların da tıpkı ABD’liler gibi ülkenin “demokratikleştirilmesinde[1]” rol aldığını söylemek kâhinlik olmasa gerek.
Yine dümen suyunda ilerleyerek Afganistan’a asker gönderdi. Asya’ya gidilir de Afrika unutulur mu? Libya’nın istikrarsızlaştırılmasında yine ABD’nin kuyruğundadır.
Bir ABD’li subayın itirafı ile Azov Taburunu ve benzerlerini ABD, Kanada ve İngiltere özel kuvvetlerinin eğittiği ortaya çıktı. Buna ek olarak Batı’nın, Ukrayna’ya silah yardımı yapması, bu savaşı bilerek ve isteyerek çıkardığına bir başka delilidir. Ukrayna ise bunun iyi bir destek olduğunu düşünüyor ama daha fazla yıkım nedeni olduğunu göremiyor. Günü geldiğinde çırılçıplak ortada kaldığını görecek ama iş işten geçmiş olacak.
İsrail’in Filistin’i bombalamasına Zelenski destek vermiştir. Aslında bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkün… Kısacası Ukrayna çapına ve gücüne bakmadan her yere tüy dikmekle meşgul olmasına rağmen bir gün o tüy diktiği yere basacağını hiç düşünmemiştir bile.
Savaş sürecinde ortaya saçılan ve Pentagonun da itiraf ettiği biyolojik silah üretim tesisleri esasında ortalığı karıştırmalıdır. Ancak karıştırmayacağını biliyorum. Çünkü sözde insan hakları çığırtkanlığını hep Batı yapar. Bu tesisler Rusya’da ya da Türkiye’de bulunsaydı seyreyleyin yaygarayı… Bildiğiniz üzere biyolojik silahları yasaklayan anlaşmadan bir tek ABD çekilmiştir. Bu olayın altından daha çok bilinmeyenler dökülecektir.
Birçok ülkede yasak olmasına rağmen, Ukrayna’da, vatandaşı olmayanlara bile taşıyıcı anneliğin serbest olduğunu da öğrendik. Bunu bir savaş nedeni ya da ahlak dışı bir hareket olarak nitelemiyorum. Bunun gerekçesi olan “geçim derdi”nin, budala yöneticiler tarafından dikkate alınmadığını söylüyorum. Ülke o kadar mümbit ki, tek başına tüm Avrupa’nın tahılını üretir ama yöneticileri oralı değil. Taşıyıcı anneler parasızlıktan bu işi yaptıklarını ve kendilerine hiç önem verilmediğinden dertliler. Bir insan, durduk yerde, kendinin olmayacağı bir çocuğu doğurmak ister mi? O acıya sık sık katlanmak ister mi? Ukrayna, doğu batı hattında uzanan çok sayıda doğalgaz ve petrol boru hattına ev sahipliği yapıyor. Tarım ve boru hatları ülkenin “en az hayat standardını” belli bir seviyede tutar. Ama yöneticilerin derdi zengini daha zengin yapmak, kendilerine yandaş (oligark) üretmek. Bunu bir yerden hatırlıyoruz gibi…
Çizmeye çalıştığım bu manzara, yöneticilerin lümpen ve müptezel olmalarının yanı sıra, sermayenin fahişesi, yabancı ülkelerin (bizdekilerin dediği gibi dış güçlerin ya da üst aklın) dümen suyunda, halktan kopuk ve belki de halka düşman olduğunu göstermektedir.
Savaş Nasıl Biter
En basit haliyle atacak mermi, ölecek insan kalmayınca bitmesi en doğru olanıdır, bir daha savaşamazlar. Ancak bugüne kadar böylesi yaşandı demek mümkün değil.
Evet, bu savaş nasıl biter? Rusların açık ettiği gibi tarafsız ve bağımsız kalmak koşuluyla biter. Ne demektir bu? İsviçre ve Avusturya örneğinde olduğu gibi “sürekli tarafsızlık ve bağlantısızlık” ilan edilir. Bu durumda ordusu olur ancak kendi güvenliği içindir bu, dışarıya yönelik değildir. Ama bunu ilan ettiği gün içerdeki aşırı sağcılar başta olmak üzere diğer aşırı uçlarla ciddi bir mücadeleye girilmesi ve başarılması gerekir. Sürekli tarafsızlık ne sağlar? Bir kere düşman ülke kavramı ortadan kalkar. Eline geçen parayı halkın sosyal ve ekonomik refahı için kullanmak mümkün olur. Birçok kongre, toplantı, konferans için tarafsızlık sağlanmış olur. Cenevre Sözleşmeleri, Viyana Anlaşmaları gibi Kiev Görüşmeleri diye uluslararası diplomaside yer edinilir.
Ya da 1667 yılında olduğu gibi Dinyeper nehri sınır olmak üzere ülke ikiye bölünür ve doğuda kalan kısmını Rusya ilhak eder. Kiev şehri bir zamanların Berlin’i gibi ikiye bölünür. Rusların, tam belirgin olmasa da bir stratejileri var, stratejilerinin bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü taarruz eden kara birliklerine baktığımda görülüyor. Sanki coğrafya ve tarih de bunu söylüyor gibi. Yoksa Ukraynalılar yine rahat durmazlar. Çünkü kanları kaynıyor. Kökenlerinde Kazakların yanı sıra Peçenek ve Musevi olmuş Hazar Türkleri de var.
Rus Taarruzu Yavaş İlerliyor
Ne kadar dikkat edilirse edilsin, tüm savaşlarda, silahsız halk zarar görür. Genellikle ibadethaneler, hastaneler ve benzeri yerler silahsız olması gerekirken silahlı hale getirilebiliyor hatta bu hep yapılıyor. Aynı sorunu bu savaşta da görüyoruz. Böylesi yerlerin ateş altına alınması gayet doğal oluyor bu durumda.
Alışageldiğimiz, daha doğrusu, Batının özellikle ABD’nin kasıtlı korkutması ile var olduğu telkin edilen “mütecaviz” taarruzunu burada görmedik. Nedir Kızıl Ordunun taarruzu? Kızıl Ordu dörtlü kuruluştadır. Yani bir tümenin dört alayı, bir alayın dört taburu, bir taburun dört bölüğü bulunur. Bunlar taarruzda iki kademe halinde tertiplenir, ihtiyat kavramı yoktur. Zaten iki kademe olması bunu da sağlar. Taburun iki kademe tertiplenmesi alayın da, tümenin de iki kademe tertiplenmesi demektir. Yani aynı yere (yarma cephesi/gediği), eğer ilk vuruşta ezilip geçilememişse, peş peşe en az dört taarruz kademesinin vuracağı, ezilip geçilmişse eğer selin akması gibi bir gücün sürekli akacağı anlamındadır. Hal böyleyken niye “yıldırım harbi (blitzkrieg)” yapılmıyor sorusu anlamsız kalır.
Bu doktrini Rus biliyor da Ukraynalı bilmiyor mu? Bildiği içindir ki gerilla harbi yöntemine başvurmuştur. Gerilla birlikleri var mıdır? Anlaşıldığı kadarıyla bizim bildiğimiz anlamda yoktur ama Batının eğittiği birlikleri vardır ve şehirlerin yakınlarında savaşı kabul etmektedirler. Yerleşim yeri dışında gerçekleşecek bir mevzi harbinde, Ukrayna ordusu tamamen ezilirdi. Birincisi mevzi hava üstünlüğü sağlayacak hava kuvveti bile yok ya da kalmadı. İkincisi, Rus hava kuvvetleri tamamen askerlerden oluşan bir savunma gücüne karşı, misket bombaları başta olmak üzere her türlü mühimmatı ve halı bombardımanı da başta olmak üzere her türlü bombardıman tekniğini kullanırdı. Bu da Ukrayna ordusunun yetişmiş gücünü yok etmek demektir. O yüzden şehirlerin girişlerinde ve içinde savaşı kabul ediyorlar.
Burada biraz ara veriyor ve Türkiye’ye bir bakış atıyoruz. Kısa bir zaman öncesine kadar Türkiye’nin gerilla birlikleri vardı. Bunlar gizliydi ve sadece işgal edilme aşamasında kullanılacak şekilde eğitilmiş ve donanmıştı. Mevcut zihniyetin, Fetişgiller üzerinden, büyük bir beceri ile kotardığı “Bülent Arınç suikastı masalı” bu ordunun ortadan kaldırılmasına yönelikti. Kaldırıldı da. Çünkü mevcut zihniyetin, ülke genelinde, zaman içinde (2023 yılı ve sonrası) yapacaklarına engel teşkil edeceğini düşündüğü güçlerden biriydi ve tamamen gizliydi. Hayırlı olsun birilerine, artık yok ve ülke işgale hazır durumda. Belki de işgal edildi bile. Zamanın genelkurmay başkanı sorumluluk ve yetki tamamen kendisinde olmasına rağmen, zamanın başbakanının “ben olsam açarım” mealindeki telkini üzerine kozmik odayı açmıştır. O genelkurmay başkanının bu söz üzerine şüphelenmesi ve sonucu ne olursa olsun asla açmaması gerekirdi, açacak olsa bile.
Geldik yeniden Ukrayna’ya. Evet, sıkı durun; bugüne kadar okumadığınızı okuyacaksınız: Gerilla harbinde, gerektiğinde silahsız halk feda edilebilir. Göze kötü mü göründü? Kulağa da hoş gelmiyor, değil mi? Olabilir. Halkı düşmana karşı bilinçlendirmek ve kışkırtmak gereklidir. Halkın kendiliğinden bu yola girmesi tercih edilendir ama pek gerçekleşmez. Gerçekleştirme yollarından sadece biri budur. Üstelik bu kuralı koyanlar, hani o var ya çokça ve sıkça gündeme getirdikleri ama asla uygulamadıkları insan haklarının sözde savunucusu Batı’nın ta kendisidir. Şaşırdınız mı? Bu konuyu anlamak için ikinci dünya savaşı sürecinde gerçekleşen, Yugoslav ve Rus Partizan harekâtına, Fransız Maki teşkilatına bakmakta yarar vardır.
Ruslar bilmiyor mu Ukraynalıların silahsız halkı feda ettiğini, kendilerine canlı kalkan yaptığını? Biliyor ve o yüzden ağırdan alıyor. Ama yeri geldiğinde kendisine karşı kullanılan bu taktiği silahlı, silahsız demeden bozuyor. Şimdilerde, içindeki Nazi yanlısı etnikçilerle birlikte ele geçmiş olan Mariupol[2] gibi bazı şehirleri, içlerinde barındırdıkları aşırı sağcı taburlardan dolayı rahatlıkla enkaza çevirebiliyor. Ancak kendisi de ciddi kayıplar yaşıyor. Gizlenecek ve saklanacak çok yeri olan meskûn mahaller, gelişmiş tanksavar ve uçaksavar silahlarını kullanmak için çok uygun ortamlar sunduğundan Ukrayna ordusu Rusları kırabiliyor.
Aşırı sağcı demişken, duralım. Ruslar Azov Taburu ve benzerlerine savaş hukuku kurallarının uygulanmayacağını söyledi. Bu ne demektir? Bu gibi terörist unsurlardan teslim olanların, civarda işitsel ve görsel kayıt cihazları yok ise teslim alınmadan öldürüleceği (gayet doğal), bu gibi cihazların olduğu yerlerde ve propaganda için kullanılacak anlarda teslim olanların yargılanacağı ve ağır şekilde cezalandırılacağı anlamındadır.
Avrupa Enerji Sorunu Yaşayacak
ABD’nin ipi ile kuyuya inen Avrupa ülkeleri yaşayacakları enerji sorununun boyutunu koydukları ambargolar, getirdikleri kısıtlamalar öncesinde göremediler. Sonrasında gördüler ama iş işten geçti. Şimdi seçenek üretmeye çalışıyorlar.
Toplantı üstüne toplantı yapan Avrupa devletleri kısıtlamalar konusunda bir türlü anlaşamıyorlar. Hepsi de kendi açısından haklı. Kimse kendini bu savaşta suçlu görmüyor ama olması ve uzaması için silah ve para veriyor.
Ekonomik Sorun Yaşanacak
Başta Avrupa devletleri olmak üzere tüm dünya bu savaşın tüm olumsuz sonuçlarını iliklerine kadar hissedecek. Küresel enflasyon artacak, bazı mallarını değeri anlamsız şekilde yükselecek, tarım ürünlerinde kıtlık yaşanacak, bazı para birimleri çok değer kaybederken bazı para birimleri değer kazanacağı gibi geçer akçe de olacaktır. Her ne kadar bir savaşın kazananı yoktur demişsek de daha az kaybedeni vardır. O az kaybeden daha iyi durumda olacaktır.
Birçok ülke, savunma harcamalarına daha fazla pay ayıracağından daha fazla ekonomik sıkıntı yaşayacaktır. Bakınız, Türkiye’nin 1970 öncesinden bugüne yaşadığı terör ortamına. Kaybettiği hiçbir değeri yerine koyamamıştır. Sürekli silaha ve onu kullanacaklara para harcamıştır ama ülkeyi kalkındıracak olan unsurlar hep kenarda kalmıştır. Bu gerçeği daha fazla ülke yaşayacak ve halkı daha fazla gelir kaybına uğrayacak.
Ukrayna Yalnız Bırakıldı
Fransa cumhurbaşkanı “toprak verin kurtulun” dedi. Zelenski cephesinden “sadece Macron değil, birkaç kişi daha böyle söyledi” itirafı geldi. Derken soğuk savaşın mimarı olan Henry Kissinger da toprak verin ve barışın dedi. Aynı cepheden buna yanıt ise “haydi oradan” oldu. Sormak gerekmez mi Macron ve saz arkadaşlarına niye “haydi oradan” demediniz?
Şunu Ukraynalılar kabul etmeli. 1953 yılında kendilerine verilen Kırım zaten 2014 yılında ellerinden gitmişti. Şimdi buna daha çok yer eklenecek. Öyle sanıyorum ki Harkov ve Odessa da buna dâhil. Ruslar Dinyeper nehrine kadar olan bölgede hüküm sürmek istiyor ve bunun uğrunda çaba gösteriyor. Baştan verilen sözler tutulmalı. Tutulmayacaksa o sözler verilmemeli, gerekçesi ise bu.
Toprak verilip barışılması da soruna çare değil. Bu sefer veren taraf oraları elde etmek için her fırsatı kollayıp duracak. Kısacası bu savaş, uzun bir süre, düşük görüntülü bir şekilde devam edecek ve vaka-i adiyeden olacak, kanıksanacak.
Ukrayna yalnız bırakıldığı gibi kullanıldı da. ABD ve destekçisi Batı, Rus silah sistemlerinin uygulamasını bir kez daha görmüş oldu ve olası tedbirleri belirledi. Bunun yanında, Rus ekonomisine zarar vererek, kendisi için önemli olan Pasifik Cephesinde Çin’in daha yalnız kalmasını sağlamaya çalıştı.
Savaşın Olası Sonuçları
1. Avrupa eski Avrupa olmayacak. Birçok devlet Ukrayna’ya verilen sözlerin[3] tutulmadığını gördüğünden, kendilerine verilen sözleri ve “ara gazlarını” gülerek karşılayacak ve daha ulusal politikalar izlenecek.
2. NATO ve benzeri örgütler yoğurdun üflenmesi örneğinde olduğu gibi daha çok irdelenecek. Belki de kopmalar gerçekleşecek.
3. Avrupa daha kendine doğru çekilecek ve tarihin başlangıcından beri tüm dünyanın savaş merkezi olması utancından kurtulmak için, belki de, daha barışçıl bir sürece girecek. Bu da ona ABD ve hedeflerinden daha bağımsız davranma yolunu açacak ve giderek bağımsız olacak.
4. Bağımsızlık ve bağlantısızlık daha öne çıkacak.
5. Diktatörlük peşinde koşan insanların siyaseten önlerinin kapanması gerektiği halkın aklına daha çok yatacak ama kendini gerçekleştirmesi zaman alacak.
6. Rusların her şeyine ambargo kondu ama silahlanmasına konamadı. Çünkü silahların tamamı ülke içinde üretiliyor ve hiçbir parçası yurt dışından gelmiyor. Ülkeler bunu görecek ve başkasının kölesi ve kulu olmaktan uzaklaşmaya çabalayacaklar.
[1] Esmer kadından sarışın çocuk elde edilmesi manasındadır.
[2] Azovstall denen fabrikada Fransız, İngiliz, ABD ve Kanadalı askerlerin varlığından bahsediliyordu.
[3] https://odatv4.com/guncel/avrupa-abd-ye-karsi-uyaniyor-232212 (En son erişim 26.05.2022, saat 14.30)
Hits: 821
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA NİLİ İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ VE ...
- 17 Mayıs 2022
MÜZAKERE TÜM VATANDAŞLARIN HAKLARINI YASALLAŞTIRMA...
- 20 Haziran 2022