
Oy Kullanma Tercihleri Neden Büyük Oranda Değişmiyor?
- 23 Haziran 2022
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; Türkiye
- 4
Türkiye’de oy kullanan seçmenlerin büyük bir kısmının tüm kötü koşullara, ekonomik, sosyal ve siyasi sıkıntılara rağmen parti tercihlerini değiştirmemesi, anlaşılması neredeyse imkânsız bir fenomen gibi görülmektedir. Bu sebeple, konunun bilimsel temellerine inmek yerine yine seçmenin davranışı kadar ve hatta daha da saçma görünen bazı tezler ileri sürülmektedir. Bu tezlerin en çok bilinenleri; ülkede sağ ve sol seçmenin belli oranlarda olduğu ve bu oranın ne yapılırsa yapılsın değişmediği, toplumun büyük kısmının cahil olduğu veya bağnaz olduğu, hatta bunu hakarete vardırarak insanların koyun olduğu veya toplumun göbeğini kaşıyan boş kafalı insanlardan oluştuğu gibi hususlardır.
Hakikaten, tüm ekonomik darboğazlara, adaletsizliklere, torpilsiz iş yapılamamasına, rüşvetin ve yolsuzluğun olağan hale gelmesine ve diğer ağır sorunlara rağmen bazı kişilerin mevcut hükümeti, hükümetin kendisinden bile daha büyük bir inançla savunması insanı bu tezlerin doğru olduğuna inanmaya sevk etmektedir. Ancak, bu iddialar tarihi ve bilimsel perspektif içinde incelendiğinde, bu düşünceleri ileri sürenlerin kendi tembellikleri, inançsızlıkları ve beceriksizliklerine bahane üretmekten başka bir şey yapmadıklarını, yani haksız olduklarını söylemek mümkündür.
Örneğin, sol ve sağ oyların standart olduğu ve değişmediği iddiasına bakarsak bu iddianın saçmalığını ispat emek için çok fazla bir araştırmaya gerek yoktur. Soğuk Savaş döneminde, sol ve sağ kavramlarının daha keskin köşeli ve toplumun bu iki kampa bölünmesinin daha belirgin olduğu zamanlarda bile sağ ve sol partilerin aldığı oylar az veya çok her seçimde değişmiştir. Ecevit, hem de çok belirgin sol söylemlerle meydanlara çıktığı dönemlerde, yüzde kırkın üzerinde oy almıştır. Bu oyların bir kısmı, daha önce sağ partilere oy verenlerden gelmiştir. Şu anda sol oylara bakınca, yüzde 25-30’ları geçememektedir. Bu durumda, acaba sorun toplumda mıdır yoksa kendisine solcu diyen kişilerde ve partilerde midir?
Sırf bu örnek bile halkın tamamının sabit bir siyasi görüşü olmadığını, en azından önemli bir kısmının partilerin söylemlerine ve halka verdiği güvene göre tercihlerini değiştirdiklerini göstermektedir. Bu sebeple halktan oy alamayan siyasi partilerin, suçu halkta değil kendilerinde aramaları gerekmektedir.
Halkın saf, bağnaz ve cahil olduğu iddiaları tam olarak tutarlı değildir. Bugün ülkede yükseköğretim görmüş insan sayısı tarihin en yüksek seviyesindedir. Okuma-yazma oranı da öyledir. Bununla birlikte, elbette her toplumda olduğu gibi bizde de bağnaz, cahil ve doğru ile yanlışı ayıramayacak kadar düşük zekaya sahip insanlar vardır. Ancak bunların genel nüfusa oranı o kadar düşüktür ki bu insanların oyları ne bir partiyi iktidar yapabilir ne de iktidardan düşürebilir. Bu gücü elinde bulunduranlar, her ülkede olduğu gibi halkın çoğunluğunu oluşturan sizin ve benim gibi ortalama bir zekaya ve eğitim seviyesine sahip normal ve sıradan insanlardır.
Bu insanlar kendi çıkarlarını, ülke çıkarlarını, doğruyu ve yanlışı ayırt etme kapasitesindedir. Sorun bu ayırt etme faaliyetinde karar aşamasında kullandığı bilgilerdedir. Seçim, adı üzerinde mevcut adaylar arasında en iyisini tercih etme faaliyetidir. İnsanlar bunu yaparken mükemmeli aramaz. Temel söylemlere ve tavırlara bakar ve genellikle kötünün en iyisini seçmeye çalışır. Eğer sizi tercih etmedilerse, siz halka iyi olduğunuzu veya en azından kötüler arasında en iyi olduğunuzu gösterememişsiniz demektir. Bunu gösterememişseniz, gerçekte iyi olup olmamanızın bir anlamı yoktur. Çünkü halk elindeki bilgilere göre karar verir.
Bu sebeple Atatürk, memleket işgal altında olmasına rağmen Sivas Kongresi’nin ardından henüz bir askeri teşkilat kurulmadan hemen bir gazete çıkarmıştır. Ankara’ya gelince yeni gazete ve gazeteler ile Anadolu Ajansını kurdurmuştur. Millî Mücadele sonrasında kendisine savaşı nasıl kazandığı sorulduğunda ne askeri dehasından ne savaşlardan ne de başka bir şeyden bahsetmemiştir. “Savaşı telgraf telleri ile kazandım.” demiştir. Yani, başarılı olmasında en önemli faktörün iletişim ve bu yolla halka ulaşması olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Gerçekten de halka ulaşmanın, düşüncelerini ve planlarını anlatmanın önemini kavrayamayan hiçbir parti veya kişi halkın teveccühünü kazanamaz. Dolayısıyla, başarılı da olamaz.
Şimdi bunları okuyup da “Ama iktidarın havuz medyası var. Sosyal medyada da trolleri var.” gibi ucuz bir savunma yapacak olanlara seslenmek istiyorum. Sizin elinizi tutan mı var? Madem bu yöntemler etkili, o zaman siz neden uygulamıyorsunuz? “Ama medya için büyük sermaye gerekir. Bizde yok.” filan demeyin. Neredeyse tüm gazeteler internetten yayın yapıyor. Basılı gazete satışları ciddiye alınmayacak kadar düşük. İnternet sitesi/gazetesi kurmak çok ucuz. Youtube kanalı kurmak da çok kolay. Masraf neredeyse sıfır. Öte yandan her partinin en küçük yerleşim yerine kadar teşkilatı var. Onlarla sosyal medyada etkin olmak gayet mümkün. Eğer bahane aramıyorsanız…
Tabii, kimseye de haksızlık yapmak istemem. Elbette, tüm bu anlattıklarıma rağmen, ne yapılırsa yapılsın seçmenin bir kısmının tavrını değiştirmek o kadar kolay değil. Bunun en önemli sebebi alışkanlıktır. İnsanlar sosyal varlıklardır ve genellikle alışkanlıklarıyla tepki gösterirler. Alışkanlık dediğiniz şey, kısa sürede edinilen ve değiştirilebilen bir şey değildir. Son yirmi yıldır iktidarda aynı parti vardır. Muhalefet de hemen hemen aynıdır. Bu durum insanlarda bir alışkanlık yaratmıştır. Son birkaç yıldır yeni partiler kurulmuş ancak bunların çoğu henüz bir taban oluşturamamıştır.
Burada bahsettiğim alışkanlık, bilimsel olarak bağımlılık olarak kabul edilen bir durumdur. Buna, davranışsal bağımlılık deniliyor. Davranışsal bağımlılıklar; fiziksel bir maddeye dayandırılamayan, davranış tabanlı bağımlılıklar olarak tanımlanmaktadır. Davranış tabanlı bağımlılıklar; oyun, bilgisayar, televizyon, kumar vb. bağımlılıklar ile insan-makine etkileşiminin kurulduğu teknolojik bağımlılıkları kapsamaktadır. Siyasi tercihler de uzun bir süre değişmediğinden bu kapsama giren bir bağımlılık yaratmış gibi görünmektedir.
Davranışsal bağımlılıklar fiziksel hastalık riski oluşturmakla birlikte, birey üzerinde daha çok psikolojik ve sosyolojik problemlere neden olmaktadır. Bağımlı olunan davranışın bırakılamaması ya da kontrol edilememesi, bağımlı durumdan her defasında alınan hazzın yeterli olmaması yüzünden kullanım süresinin artırılması ve buna benzer sebeplerle zamanının büyük kısmı bağımlı olunan şeye yönelik olarak harcanmaktadır. Bunun sonucunda ailesel ve toplumsal problemlerin oluşmasına, okul, iş, aile ortamında sorumlulukların yerine getirilememesine ya da getirmede güçlük yaşanmasına, davranışa olan bağın azalması ya da kopması sonucunda stres, huzursuzluk, endişe gibi problemlere neden olabilmektedir.
Şu anda, toplumun hepsi olmasa da dikkate değer bir kısmı bu tür bağımlılıktan mustariptir. İşlerin ters gittiğini, hayatın zorlaştığını, boğazından geçen lokmanın küçüldüğünü görmekte fakat davranış kalıplarını bir türlü kıramamaktadır. Şartların zorlamasıyla eski tercihlerinden vazgeçse bile yeni bir tercih yapmaktan çekinmektedir. Anketlerde çok fazla kararsız seçmen olmasının temel sebebi bence budur. Bağımlılığı terk etmek stres, huzursuzluk ve endişe yarattığından, kararsız kitle de böyle bir ruh hali içindedir.
Bu sebeple, iktidara gelmek isteyen siyasi partiler, halka ulaşmaya çalışırken tüm bu hususlara dikkat etmek zorundadır. Halka güven telkin edilmelidir. Cesaret verilmelidir. Daha iyi günler müjdelenmeli, umut verilmelidir. Yani, kararsızların bir karar verebilmeleri için rahatlatılması, henüz bağımlılığından ayrılmaya cesaret edemeyenlerin de kalıpları kırıp eyleme geçmesi için cesaretlendirilmesi gerekmektedir. Eğer bu yapılmazsa, ilk seçimde tarafsızların büyük bir kısmı eski tercihleri yönünde oy kullanabilir. Sandığa gitmemek de bir tercih olabilir. Ya da hiç beklenmeyen partilere akarak büyük bir sürpriz yaratabilirler. Ama bu sürpriz hem iktidar için hem de muhalefet için sürpriz olabilir. Özellikle gençlerde, böyle bir sürpriz yapmaya niyetleri olduğuna dair kuvvetli işaretler görüyorum.[1]
[1] Davranışsal bağımlılıklar hakkında bkz. https://www.yok.gov.tr/Documents/2022/5/tbmyetiskinteknoloji-23052022.pdf
Hits: 29
MÜZAKERE TÜM VATANDAŞLARIN HAKLARINI YASALLAŞTIRMA...
- 20 Haziran 2022
SİYASET ÖNGÖREBİLMEKTİR[1]
- 26 Haziran 2022