
Savaş Stresi veya Çatışma Şoku
- 29 Haziran 2022
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; güvenlik
- 2
Clausewitz der ki savaş basittir, ama kolay değildir. Herhangi bir konvansiyonel harbe katılmadım ama katıldığım iç güvenlik harekâtları ile sınır ötesi harekâtlarda bu sözün ne kadar doğru olduğunu yaşayarak anladım. Savaş kâğıt üzerinde göründüğü gibi iki taraflı mekanik bir müsabaka değildir. Araç, silah, gereç, iklim, arazi şartları ve personel ile ilgili zafiyetler vb. birçok faktör devreye girdikçe, Clausewitz’in bahsettiği ve NATO talimnamelerinde yazıldığı gibi bir sürtünme ortaya çıkıyor. Bunun sonucunda birliklerin muharebe gücü, sürtünen katı nesnelerin aşınması gibi aşınıyor. Bu durum, fiziksel güçteki azalma kadar psikolojik güçte, yani savaşma azim ve iradesindeki azalma şeklinde de ortaya çıkıyor.
Çatışmalı bölgelerde uzun süre görev yapmanın sebep olduğu psikolojik güç kaybı hem birlik seviyesinde hem de birey bazında yıpratıcı etkiler yaratıyor. Bu da bazı askerlerde psikolojik açıdan olumsuz gelişmelere sebep oluyor. Bu durum askeri adeta tüketiyor.
Profesyonel askerlerden oluşan birlikte çalışırken bazı dergi ve gazetelerden Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da görev yapan asker, subay ve astsubayların bir kısmının savaş stresi yaşadıklarını ve bununla başa çıkamadıklarını okur fakat verilen örnekler bana çok saçma geldiğinden bunları gazetecilerin kafalarından uydurduklarını düşünürdüm. Ama daha sonra mecburi askerlik sistemi gereği orduya katılan askerlerden oluşan birliklerle çalışınca gazete ve dergilerde yazılanların çoğunun doğru olduğunu yaşayarak anladım.
Anladığım kadarıyla stres veya şok gibi kelimelerle ifade edilen bu normal dışı ruh hali ve davranış biçimlerinin temelinde korku ögesi var. Ayrıca yine anladım ki korku, o kadar anormal bir şey değil. Korku, normal boyutlarda herkeste oluyor. Bu faydalı bir şey aslında. Daha iyi korunmak için gayret sarf etmemize sebep oluyor.
Ama korkunun seviyesi herkeste farklı derecede ortaya çıkıyor. Bazıları korkularını kontrol edebiliyor. Bazılarının korkuları ise o kadar ani bir şekilde ortaya çıkıyor ve o kadar büyük oluyor ki kontrol edemiyor. Tam tersine korku onları kontrol eder hale geliyor. İşte bu durum, personelde normal dışı davranışlara sebep oluyor. Böylece, görevini layıkıyla veya hiç yapamayacak hale geliyor.
Bununla birlikte, bu korku ister hafif ister yüksek seviyede olsun askerler ortama alıştıkça zamanla azalıyor. Fakat fobi denilen ve hastalık seviyesinde bir korku var ki anlaşılması ve tedavi edilmesi çok zor. Çünkü fobilerin belirli bir mantığı olmadığı için fobisi olan kişileri teskin etmek mümkün olmuyor. Bu fobiler; karanlıktan, yalnız kalmaktan, örümcekten, yüksekten, dar alanlardan, silah sesinden ve sıradan yüksek seslerden korkmaktan sessiz ortamlardan korkmaya kadar çok çeşitli olabiliyor.
Tüm bu olayları incelediğimde, iki farklı durumla karşı karşıya olduğumu anladım. Bunlardan biri; uzun süre stres altında yaşamaktan, diğeri ise ani bir şekilde yoğun korkuya maruz kalmaktan kaynaklanıyordu. Bu konunun uzmanı değilim ama sanırım birinci durumu savaş stresi denilen kavram içinde değerlendirmek mümkün. Bu durum, sürekli olarak sabit bir üs bölgesinde saldırı tehdidi altında nöbet tutan askerlerde çok sık görülüyordu. Uzun süre devam eden çatışma, yürüyüş, soğuk, yorgunluk ve uykusuzluk gibi yıpratıcı etkilere maruz kalan askerlerde de bu tür tepkiler ortaya çıkabiliyordu.
Bu tepkilerin bazıları geçici olup personel stres ortamından çıkınca hızla normal davranış biçimlerine dönerken bazı askerlerde bu durum kalıcı etkiler yaratabiliyordu. İkinci durum ise çatışma şoku olarak adlandırılabilir. Pusuya düşen, mayına basan veya mayına basan araçta bulunan bazı askerler bu şoku yaşayabiliyorlardı. Bu şok da bazı kişilerde birkaç saniyeden birkaç dakikaya kadar kısa süreli olurken bazı kişilerde saatlerce ve hatta günlerce sürebiliyordu.
Bu şok ve stres durumu genel olarak eğitimsiz askerlerde daha yoğundu ama eğitimli ve askerliği meslek olarak seçmiş kişilerde de görülebiliyordu. Profesyonel askerlerin büyük bir kısmı zamanla çatışma ortamına adapte olurken askerlik görevini yerine getiren ve profesyonel olmayan askerlerin daha azı bu durumla başa çıkabiliyordu. Bazen de sivil yaşamdaki fobiler veya bazı batıl inançlar su yüzüne çıkıyor ve bu tür kişilerin ortama adapte olması neredeyse imkânsız hale geliyordu.
Bu durum, çatışmalı bölgelerdeki askeri birlikler için psikolojik desteğin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Askerler çatışmalı bölgelere sadece askeri eğitimde mükemmelleştirilerek gönderilmemeli, aynı zamanda psikolojik olarak da hazırlanmalıdır. Komando birliklerine sadece fiziksel olarak güçlü olanlar değil psikolojik olarak da dayanıklı olan askerler seçilmelidir. Ayrıca, çatışmalı bölgelerde görev yapan birliklerde profesyonel psikologların istihdam edilmesi gerekmektedir.
Bu tür rahatsızlıklar bir mıh bir atı, bir at bir askeri söylemindeki kadar ve hatta ondan da önemlidir. Çünkü psikolojik travmalar ve stres bozuklukları birliklerde çok hızlı kopyalanmakta ve yayılmaktadır. Bunların bir kısmı gerçek bir bulaşma olmakla birlikte bazıları da askeri hekimlerin konversiyon diye tanımladıkları beynin sıkıntılı durumdan kaçma eğilimi sebebiyle geliştirdiği bir davranış biçimi olabilmektedir. Bu iki durumu ayırt edebilmek ve ona göre tedbir almak çok önemlidir. Bu sebeple, birlik komutanları bu tür sorunlarla başa çıkma konusunda eğitilmelidir.
Bu konuya en az harekât, lojistik ve istihbarat konuları kadar, hatta onlardan daha fazla dikkat edilmeli ve çatışmalı ortamlarda askerlerin psikolojik açıdan sağlıklı kalabilmeleri için her türlü tedbir alınmalıdır. Aksi takdirde, kısa sürede çok sayıda asker işe yaramaz hale gelmekte ve birliklerin savaşma azim ve iradesi azalmaktadır. Bu durum da başarısızlığa sebep olabilmektedir. Bu sorun, sadece Türk ordusu için değil tüm ordular için geçerlidir. Nitekim, basın organlarına yansıyan haberlere göre Ukrayna’da hiç beklemediği bir direnişle karşılaşan ve ağır zayiatlar veren Rus ordusunda da bunun örnekleri görülmektedir.
Hits: 77
SİYASET ÖNGÖREBİLMEKTİR[1]
- 26 Haziran 2022
ENFLASYON, RESESYON, STAGFLASYON, ATMASYON
- 1 Temmuz 2022