
KAMU DÜZENİ YASAL TOPLUMUN EVRENSEL DÜZENİDİR
- 13 Temmuz 2022
- Güven Kaya
- Başlık; Türkiye
- 18
- Facebook5
- Twitter0
- WhatsApp270
- Tumblr0
- LinkedIn5
- Pinterest0
- Gmail0
- Paylaşım
İMRALI GÖRÜŞMELERİ – 22
12.07.2022 / ANAKARA
Katılanlar: S.S. Önder, İdris Baluken, Hatip Dicle, Pervin Buldan
Konular: Sağlık (alınmadı), hasta tutukluların salınmaması, müzakerelerin yavaşlığı ve savsaklanması, Sakine Cansız suikastı, konu olmamakla birlikte “gafil muhbirlik” yapılıyor ve birçok itiraf ortaya dökülüyor. Hepsi de satır aralarında gizli, dikkat!
*Konuşma metni içinde geçen koyu ve çizgili yerler vurgulanmak maksadıyla tarafımdan yapılmıştır.
*(…) işaretinin görüldüğü yeler bir metnin olduğu ama önemli görülmediği ve kaldırıldığını gösterir.
(…)
KGM[1]: Öncelikle şunu ifade edeyim. Mütevazı bir toplantı masasında oturmuş olabiliriz. Ancak toplantı tarihi bir görüntüyle başlıyor. (…)
Yorumum: Bu toplantıya kadar “yetkili” katılıyordu, bugün ise KGM katılıyor. Değişik bir yola mı giriliyor, seviye mi atlanıyor? Yoksa bu toplantılar bir süre sonra terfien azil mi edilecek?
(…)
KGM: Öncelikle Murat Bozlak için başsağlığı diliyorum. Demokrasi mücadelesinde önemli sıkıntılar çekmiş bir arkadaşınızdı. Hem heyete, (Başkan’a dönerek) hem de size başsağlığı diliyorum.
Yorumum: KGM “demokrasi mücadelesi” diyerek teröristlerin demokrasi mücadelesi verdiğini beyan etmektedir. Bu durumda sormak gerekmez mi “kimin, hangi devletin görevlisidir?” diye.
A. Öcalan: Evet, Murat Bey’in önemli hizmetleri oldu. En son Adana’dan milletvekili olmasını da ben istemiştim. Sanırım milletvekili seçildikten sonra sağlık sorunları artmaya başladı. Bizim açımızdan değerli bir arkadaşımızı kaybettik. Benden de ailesine başsağlığı dileklerimi iletin.
Bugünkü toplantımızın formatı daha farklıdır. Heyetiniz hükûmet yetkilileri ve Başbakanla da bazı görüşmeler yapmış. Hem onları almak hem de devlet heyeti olarak görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.
Bu arada Kandil’e de gittiniz. Kandil’deki mektuplar ulaştı bana. Oradaki aktarımlarınızı da öğrenmek istiyorum. Mektupları okudum. İçerik doyurucudur. O nedenle farklı notlar varsa aktarabilirsiniz.
(…)
S. S. Önder: Hükûmetle yapılan görüşmelere geçmeden önce Selahattin Beyin Salih Müslim ile birlikte katıldığı bir Rusya gezisi vardı. Onun aktarımını paylaşmak istiyoruz.
A. Öcalan: Evet, önemlidir, onu dinleyeyim.
S. S. Önder: Suriye başta olmak üzere Kürt halkının her yerde barışa ve istikrara katkı sunmaya hazır olduğu, Kürtleri hesaba katmadan yapılacak çözüm arayışlarının kalıcı olmayacağı, devletlerin kendi aralarındaki çıkar ilişkileri temelinde Kürtleri pazarlık konusu yapmalarının olumsuz sonuçlar doğuracağı, Rusya’da yapılacak olası Suriye Konferansına Kürtlerin kendi kimliği ve temsilcileri ile katılmaya hazır olduğu mesajları paylaşılmış. Öcalan’ın demokratik modernite ve demokratik ulus perspektifinin Ortadoğu için en uygun çözüm zemini olduğu şeklindeki sunumları ilgi ile karşılanmış. Heyet genel olarak üst düzeyde kabul ve ilgi görmüş. Mesaj ve taleplere sıcak yaklaşılmış. Rusya’da Mala Kurdan[2] çalışanlarının ve kadroların selam ve özlemleri var. Rusya Ezidi Kürt toplumu da selam ve bağlılık duygularını iletiyor. Şengal’de ortaya çıkan durumun Sayın Öcalan’ı haklı çıkardığını ve sahiplenme için teşekkürlerini iletiyorlar.
(…)
S. S. Önder: Bu sürede Hakan ve Efkan beyler, Yalçın Bey ve Başbakanla görüştük. En son yaptığımız Başbakan görüşmesi bütün görüşmelerin özeti olduğu için isterseniz onu aktarayım.
KGM: Sırrı beyle daha önce tanışmıştık ama Pervin Hamınla orada ilk defa tanıştık. Bence çok önemli bir toplantıydı. Başbakan’la bu kapsamda ilk defa böyle bir toplantı yapıldı. Sanırım daha önce böyle bir toplantıya katılmamıştınız.
S. S. Önder: Başbakanla ikinci görüşmemiz oldu. Daha önce RTE Başbakan iken onunla da görüşmüştük.
KGM: Ama bu formatta değil. Davutoğlu ile de ilk defa böylesi bir toplantı yapıldı.
S. S. Önder: Evet, doğru. İlk defa böyle bir toplantı gerçekleştirdik.
S. S. Önder: Başbakanla yaptığımız son toplantıda Yalçın Bey, Efkan Bey, bir de Muhammet[3] Bey vardı. Ben ve Pervin Hanım katıldık. İstanbul’da Dolmabahçe Sarayında gerçekleştirdik toplantıyı.
KGM: Ben de bunu kastediyorum. İlk defa Ahmet Bey döneminde bu kapsamlı bir toplantı yapılmış oldu. Bunu önemsemek lazım.
A. Öcalan: Evet, biz de buna anlam biçiyoruz. Oradaki toplantı önemlidir. Ama bugün burada yaptığımız toplantı müzakere karar toplantısıdır. Kabine toplantısından bile daha önemlidir.
S. S. Önder: Başbakan daha çok kamu güvenliği ile ilgili 6-7 Ekim olaylarını örnek göstererek, eleştiri yaparak toplantıya başladı. Yaptığımız toplantının yapılıp yapılmamasına da tereddütlü yaklaştığını ve 6-7 Ekim olaylarının sürece büyük zarar verdiğini belirtti. Bu konuda hem Selahattin Bey’i hem de HDP’yi eleştirerek başladı. “Bu görüşmeye karar verirken bile tereddüt ettim” dedi. Biz Başbakan’ın bu yaklaşımını doğru bulmadığımızı, aslında en fazla bu tür durumlarda bir araya gelinmesi ve iletişimin hiç kopmaması gerektiğini ifade etmeye çalıştık. 6-7 Ekim olaylarına aslında hükûmetin tavrının neden olduğunu, MYK çağrısından önce son ana kadar hem heyetimizin pek çok girişimde bulunduğunu, hem de Selahattin Beyin Başbakan’la bir telefon görüşmesi yaptığını, Kobani’ye ilişkin olumlu en ufak cevap alınsaydı MYK çağrısının da yapılmayacağını ve MYK çağrısından önce aslında insanların sokağa çıktığını anlatmaya çalıştık. Olaylar esnasında ve sonrasında da HDP’yi hedefleştiren açıklamaların ve kampanyanın doğru olmadığını, hem Selahattin Demirtaş’a hem de partimize karşı bir linç kampanyası başlatıldığını ifade ettik. Artık bu noktadan çıkılması gerektiğini, süreç acısından somut ve pratik adımların hızla atılması gerektiğini, Kobani politikasında da hükûmetin mevcut politikalarını değiştirmeleri gerektiğini ifade ettik. Söz verilmesine rağmen hasta tutsaklarla ilgili bir adım atılmadığını kendisine hatırlattık.
Bundan sonraki açıklamaların hükûmetle ortak yapılmasının sürece pozitif katkı sağlayacağına vurgu yaptık. Basın üzerinden de süreci zorlayıcı ve gerilimi arttıran tutumlardan uzak durulması gerektiğini aktardık. Kendisi de bu konularda ortak açıklamanın olabileceğini Yalçın’a söyledi. (…)
(…)
KGM: Oradaki toplantı da format olarak önemliydi. Buradaki toplantı da bu formatla ilk toplantı olması acısından önemlidir. Bu süreçle ilgili bir kararlılığın göstergesidir.
A. Öcalan: Devletle heyetin ilk toplantısı olması açısından tarihi bir toplantıdır. Müzakere karar toplantısıdır. Derinleştirilmiş müzakere toplantısının tarihini de burada netleştireceğiz. (…)
KGM: Bu konuda bir sıkıntı yok. Yol haritası, İzleme Kurulu, bütün bunları buradaki toplantılarda tartışacağız.
A. Öcalan: Bunlar olmazsa olmazımızdır. Bunların olması, derinlikli müzakerede yol almamız lazım. Müzakere taslağını burada ayrıntılı bir şekilde değerlendireceğiz. Zaten takvim sıkışık. Bundan sonra hükûmeti ve Meclisi biraz sıkıştıracağız.
KGM: Tabii bu konularda yol alınacak. Ancak sahadaki durum buradaki mevcut pozisyona aykırıdır. Sahadaki durumu da mutlaka buradaki tartışmalara gölge düşürmeyecek bir boyuta çekmek lazım.
A. Öcalan: Bilgi kabilinde bir aktarımınız olacak mı?
KGM: Hem eylemler hem demeçler ortadadır. Buranın ruhuna uygun değil. Atmosfer siyaset ve Türkiye ortamı açısından önemsenmelidir. Zaten siz de belirtmiştiniz. Eşzamanlı adımların atılması gerekir. Burada gelişmeler olurken sahaya da eşzamanlı yansımalarının olması lazım. Bu atmosfer Türkiye kamuoyu tarafından da çok önemseniyor. Fakat Kandil’den gelen mesajlar büyük sıkıntı yaratıyor.
Yorumum: Dikkat edin, KGM Türk kamuoyu demiyor, Türkiye kamuoyu diyor. Bölücülük devlet kurumlarında kol geziyor. Zaten daha önceki MİT müsteşarı “Ulus Devlet kavramı bitmiştir” demiş idi.
A. Öcalan: Bu konuda benim şikâyetlerim daha fazla. Hepsini konuşacağız. Başbakan düzeyindeki kararlılık önemlidir.
Yorumum: Bakınız, terörist nasıl da tepeden tepeden konuşuyor böyle. KGM saha, Kandil dedikçe, terörist “bilgi kabilinden aktarımın var mı?” diye soruyor. Teröristle masaya oturmanın bedelidir…
S. S. Önder: Başbakanın toplantıda şöyle bir önerisi oldu: Buradaki çalışmalarla paralel olarak çalışmaları yürüten bir siyasi heyetin oluşturulması önerildi. Yalçın başkanlığında bir siyasi heyet oluşturacaklar. Bu siyasi heyetle heyetimiz buradaki perspektifler doğrultusunda bazı çalışmalar yürütecek.
A. Öcalan: Evet, olabilir, uygundur.
KGM: Bu masanın etrafındaki herkes iyi niyetlidir. Bu sürecin sonuca ulaşması için iyi niyetle çaba gösteriyor. Çözüme de herkesin inanması lazım. İmralı iyi polis, Kandil kötü polis rolü olmamalı.
Kandil’in de buradaki çalışmalara inanması lazım.
A. Öcalan: İlk toplantı olduğu için bu konu ile ilgili size şimdi cevap vermeyeyim. Ama dediğim gibi bunları hep konuşuruz.
KGM: Tabii buradaki çalışmaların sonuca ulaşması için, demin de söyledim, herkesin iyi niyetli olması lazım. Ama şimdi Avrupa’da burada yapılan görüşmelerin tutanakla kitap[4] haline getirilmiş. Onun içerisinde mektuplar da var. Fakat bunların dışarıya yansımaması konusu daha önce konuşulmuştu. Bu durum bizim için zorlayıcıdır. Hatta mektup trafiğini bitirebilir.
S. S. Önder: Bu konuda bize herhangi bir çekince belirtilmedi. Daha önce yaptığımız görüşmelerde Başkan buradaki görüşmelerin bir kitap haline getirilebileceğini önerdi. (…)
A. Öcalan: Bunların hepsi yerli yerine oturacak. Fakat önemli olan kararlılıktır. Bir kararlılık var mı? Mesela başbakanla yaptığınız görüşmede bir kararlılık gördünüz mü? Heyet olarak düşünceniz nedir?
S. S. Önder: Heyet olarak ortak görüşümüzdür. Bu konuda hükûmetin tutumu bizce net değildir. Tam bir kararlılıktan bahsetmek bir risktir. Bu sorumluluğu alamayız, gönül ferahlığıyla bu kararlılık vardır diyemeyiz. Bu kamu düzeni meselesine çok takmış durumdalar, bunu her şeyin önüne getirme durumları var.
KGM: Ancak bu formatla yapılan ilk toplantı olduğunu tekrar belirteyim. Orada da Başbakan bu işin sorumlusu olarak size bir kararlılık ifade etmedi mi? Müzakerelere geçilmesine bir sakınca yoktur demedi mi?
S. S. Önder: Evet, görüşmede kararlı olduklarını, müzakereye geçilebileceğini söyledi.
A. Öcalan: Evet, Başbakanın niyeti ile ilgili bir şey demeyeceğim. Ancak çok romantik bir başbakanla karşı karşıyayız. Yeterince deneyimi yok ve yüzeysel yaklaşma durumu var.
KGM’nin burada olması benim için de önemlidir. Ben de memnun oldum. Fakat yöntem meselesinde temel bir şey söyleyeceğim. Kavram, kuram ve kurum, “üç K” de diyebiliriz. Bütün bunları burada konuşacağız. Demokratik özerklik nedir, açıklayacağız. Kamu güvenliğini açıklığa kavuşturacağız. Yerel özerklik, güvenlik nedir, bu konularda kavram ve kuram açıklığına ihtiyaç var. Önce kavramlar konusunda anlaşmamız lazım. Anayasa çözümü, Kürt reformasyonu, demokratikleşme, yerel demokrasi, belediyeler, seçim, tüm bunları burada kavram ve kuram düzeyinde ele alacağız. Hangi kurumlar Türkiye’yi demokratikleştirir, konuşacağız.
Kamu düzeni konusunda bazı şeyler ifade edeyim. Bunu Yalçın Beye de, Başbakana da götürürsünüz. Kamu düzeni meşru, yasal toplum düzeni demektir. Yasal toplumun evrensel düzenidir[5]. Tüm Türkiye vatandaşları için yasal, hukuki düzen ve kurallar toplamıdır. Biz bunu çiğnedik tabii. Bozduğumuz açık. Ben idam cezası aldım. TCK 125’ten yargılandım. Örgüt hala kanun dışıdır. PKK’siyle, KCK’siyle öyle. Öcalan yirmi yıldır derin düşünüp taşındı. Kendi isyancı yapısı, kuralsızlığı ve gerillacılığını Özal’ın çağrısı ile birlikte gözden geçirmeye başlamış, bu şekilde PKK’nin konumunu değiştirmeye karar vermiştir. Biz kamu düzeni için tehdit olmaktan çıkmaya yirmi yıl önce karar vermiştik. Bu konudaki iradem kesindir. Bunu Başbakana da iletin. Bizim geçmişte de niyetimiz vardı. Bunu Özal’la yaptık, fakat Özal öldürüldü. Şimdi de binlerce kışkırtma var. Bunu Başbakana ve Yalçın’a anlatın. Davutoğlu çok deneyimsiz, tarihi bilmiyor, Yalçın da bilmiyor. Yüzeysel, hatta çıkar temelli yaklaşıyor.
KGM: Zaman kısıtlı olduğu için çok öncesine gidemeyiz. Ancak geldiğimiz nokta gideceğimiz nokta kadar önemlidir.
A. Öcalan: Geldiğimiz aşama yirmi yıl öncesindekinden daha ileridir. Kabine toplantısından daha ağır bir toplantı yaptığımızı söylemiştim. Sizinle vardığımız düzey diğerleri ile kıyaslanmayacak kadar önemlidir. Biz PKK kaynaklı tüm yasadışı söz ve eylemlerimizi kamu düzenine taşımak istiyoruz. Ama yaşanılanları da görüyorsunuz. Lütfi Taş şehit düştü. Çok üzüldüm. İlk gelen gruptaydı. Bizzat Emre Beyin isteği üzerine geldi. Gelsinler diye çok rica etti. “Bir grubun gelmesi çok şeyi çözer, çok şeyin önünü zincirleme açabilir” dedi. Ben yasası yok, tehlikeli dedim. Ancak kendisi bu konuda önemli gelişmelere çok inandığı için öyle çağırdım. Ama sonuç ortada. Kim kuralı ihlal etti? Lütfü’nün hayatı gitti. Bunun hesabını kim verecek? Elif Uludağ var. Batman Cezaevinde. Oradayken oğlunu kaybetti. Hikâyesini dinlerseniz çok üzülürsünüz. Benim de böyle bir kamu düzeni kaygım var. O dönem de önce yargılama yok demişlerdi, sonra hepsini cezaevine gönderdiler. KCK dosyalarının durumu ortada. Bunların çoğunu da Cemaat düzenlemişti. Hatta KCK’yi MİT’le ilişkilendirerek ustaca hazırladıkları dosyalardı. On bin insan içeri alındı. Biz bunu nasıl kabul edebiliriz? Başbakan’ı görüyorsunuz. Onun hakkında bir dosya hazırladılar, ne düzeyde öfkelendiğini görüyoruz. Oysa o dosyayla Başbakan ya da oğlu içeri alınmadı. Ona rağmen verdiği tepki ortada. İşte bizim zorlanmamızın sebebi bunlardır. Biz içeride çürüyoruz. Binlerce gerilla bu soğukta dağlarda bekliyor. Onlarcası Kazan Vadisinde[6] katledildi. (…)
(Hatip Beye dönerek) Siz de bundan sonra daha pratik işler yapabilmek ve kamu düzeninin sağlanması için beni dikkatle dinleyin. Sen de iyi dinle Hatip arkadaş. Özal’dan beri Cemaat’in niyetini tespit ettim. Üzerinde yoğunlaştım. Darbe uluslararası küresel güçlerin işidir. Siz de üzerinde yoğunlaşacaksınız. Davutoğlu bunun farkında değil. Ben paralelden bahsederken, paralel tanımı bir gazetede iki kelimeyle yazılmıştı. Şimdi ise Cumhurbaşkanı her gün “Sonuna kadar üzerine gideceğiz” diyor. Yani zamanında anlayabilirlerdi. 7 Şubat, 17-25 Aralık sadece bir darbe değildir. Küresel bir operasyondur. Özal, Erbakan ve Ecevit de darbe ile gittiler. Bu çaba Erdoğan’la ilgili olarak da devam ediyor. Sakine’lerin ölümü de öyle. Siz de bu konulara yoğunlaşmazsanız politika yapamazsınız. Ben bütün meselelerin tarihsel boyutunu 1920’lere kadar götürdüm. Lobilerle bağlantılarını konuştum. Sayın Müsteşarla da bu konudaki tespitlerimiz örtüştüğü için şu anda bu toplantıyı yapıyoruz. Benim burada politika tarzım hayatidir. Hiçbir Kürt, hiçbir PKK’li, hiçbir solcu da benim gibi yapamaz.
Yorumum: Açıkça cumhuriyetin kuruluş yıllarına söz ediyor. KGM’yi de buna katarak aynı düşüncede olduklarını söylüyor, ilginç.
PKK 76’dan beri hep komplolarla karşı karşıyadır. Ben o yüzden uyarıyorum. Beni hala burada enstrümantal, araçsal ele alıyorlar. Bu tehlikelidir diyorum. Benim için söylediklerinin hiçbir önemi yok. Otuz yıldır benimle ilgili bir algı operasyonu yönetiyorlar. Bunu da hiç önemsemiyorum. Çünkü tarih beni doğruluyor. İşte on yıl önce müzakere masası kurulsun diyordum. O dönemin müdürü gülüyordu. Şimdi vardığımız nokta bu oldu. Gecikmeli olarak masa kuruldu. On yıl önceki kehanetim gerçekleşiyor. Paris’te yeni bir algı operasyonu yapılıyor. Sakine suikastı öyle sıradan değil. Çok planlı yapıldı. Benim için bir savaş gerekçesiydi. Sakine suikastı Birinci Dünya Savaşında Avusturya Veliahdına yapılan suikasttan dahi daha ağırdır bizim için. Benim dışımda hiç kimse o koşullarda o savaştan sıyrılamazdı. Ben bütün bunları gördüğüm için, ağır olmasına rağmen, burada yürüttüğüm çalışmayı devam ettirdim. Arkadaşlarımın ezik, ağır bakışları arasında, MİT ağır töhmet altındayken ben bu görüşmeleri yaptım. Bundan sonra da bu tarz yönelimler olabilir. Önemli olan çalışma yöntemini doğru koyup ciddi yaklaşmayı başarmaktır. Şimdi Zaman gazetesinin manşetinde o kadar bilgi var. “MİT neden suikastı açıklamıyor?” diyor. Ancak biz niyetlerini biliyoruz.
KGM: Sizin bu tespitleriniz önemli. Ama siyasette bunlar ne kadar önemseniyor, onu da değerlendirmek lazım. Daha önce Sebahat hanımın verdiği kanun teklifi burada da konuşulmuştu. Şimdi de Eş başkanların 24 Nisan’da Ermenistan’a gidip geri dönünce bir yürüyüşe katılacağı söyleniyor. Siz HDP’nin Türkiye Partisi olması gerektiğini söylüyorsunuz. Türkiye’nin büyük bir kısmında ciddi tepki yaratacak böylesi planlamalarla nasıl Türkiye Partisi olacaksınız?
P. Buldan: Böyle bir program yok. Bizim haberimiz yok bu programdan.
KGM: İşte biz de size söylüyoruz.
(…)
KGM: Bu konuda siz de haksızlık yapıyorsunuz. Siz buradan örgütü yönetiyorsunuz. Buna müsaade ediyoruz. Heyetlerin geliş gidiş imkânlarını da sağlıyoruz. Bunlar hiç yokmuş gibi değerlendiriyorsunuz.
Yorumum: İtirafa bakar mısınız? Örgütü yönetmesine göz yummak… Bu süreç başından beri ihanet doludur. Pek tabi ki bundan sonrakiler de…
(…)
KGM: Peki, hiç iyi şeyler olmadı mı? Var olan gelişmeleri de görmek lazım.
A. Öcalan: Evet ama Cemaate kalsaydı PKK şimdi duman olacaktı. Baransu o dönem Tarafta yazmıştı. “Yirmi bir etkili PKK lider kadrosu imha edilirse mesele çözülür” demişti. İşte Sakine bunlardan biridir. Diğerlerini ise hala yapmaya çalışıyorlar. Etkili bir liste çıkarmışlardı, tıpkı 90’lı yıllardaki işadamları listesi gibi, Çiller’in listesi gibi. Geçmişte MİT’in de böyle planları vardı. Teoman Koman dönemini söyleyebiliriz. Sonra Emre beylerle bu değişti. Teoman Koman’ın maaşını CIA’den aldığını ve MİT’in onun denetiminde olduğunu sizler de biliyorsunuz.
KGM: MİT başındayken değil de Jandarma’nın başına geçince maaş işi olabilir.
Yorumum: Her ikisi de peş peşe adeta yarışırcasına Teoman Koman’a pislik atıyorlar. Sizce bu adamlarla nereye gidilebilir? Zaten gidilemedi de… KGM denen şahıs, devletin bu şekilde yürümediğini en iyi bilendir ama devlete ve kurumlarına sahip çıkmıyor. Ama bu arada öldürülecekler listesine itiraz etmiyor, dikkat!
A. Öcalan: Ama bu Emre Beylerden sonra değişti. Sizlerin, Hakan Beyin çabaları önemli ama Emre Bey çok daha atılgandı. Değerli çabaları oldu. Biz de bu çabaları önemsediğimiz için burada süreci yürütüyoruz. Davutoğlu bunları anlayamıyor. Romantiklik dediğim şey bu aslında.
KGM: Kamu düzeni devlet için son derece önemli. Aslında bu romantik değil realist bir yaklaşım. Bu konuda Kandil’in durumu daha tartışmalı. Kandil hem sizi üzmeyip hem de bildiğini yapmaya devam ediyor.
Yorumum: Kamu güvenliği bu kadar önemliyse KGM neden kapatıldı? 703 numaralı KHK ile 2018 yılında kapatıldı.
A. Öcalan: Beni derinlikli anlamalısınız. Ben Reşadiye’den, Ilgaz’dan sonra da PKK’yi eleştirdim. PKK benim açımdan taktik olarak da, stratejik olarak da istediğim noktada değil. Neler gitti diye sorarsanız, işte Sakine’leri o yüzden açtım. Sakine benim burada masaya oturduğumu duyunca ayağa fırlayıp olumlamış, çok güzel demiş ve destek vermiş bir arkadaştı. Onun için hedef seçildi. Sakine’lerin olayı öyle bir kırılma noktası ki, Türkiye’de 19 Mayıs kadar önemli. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi kadar, İkinci Mahmut’un Yeniçeri Ocağını lağvetmesi kadar önemlidir. 27 Mayıs, 12 Mart darbeleri kadar da önemlidir. Bundan sonra 9 Ocak tarihi de bizim açımızdan önemli bir tarih olacaktır. Ben burada katliamın, darbenin siyasi içeriğini açıklıyorum. Hakan Beyle elli toplantı yaptıysak hepsinde bir olay önümüze geldi. Çıplak aramalardan, tecavüzlerden, KCK operasyonlarından Roboski’ye kadar böyle değerlendirmek lazım. Şimdi bu Sakine’lerin olayında ortada belgeler olmasına rağmen, ben benimle görüşme yapan heyetin bunu hayata geçirdiğine inanmıyorum. Benim analitik değerlendirmemin önemsenmesi gerekir. Ben neden inanmıyorum, beni sorgulayın. Velev ki Erdoğan’ın bu cinayetten haberi, hatta onayı olsun. MİT onayından geçmiş de olabilir.
Yorumum: Koyulttuğum tarihi olaylar konusundaki kıyaslama tek kelimeyle saçmalıktır.
(…)
Bu darbeyi tek bir şey bozabilir, o da PKK’yi bu sürece alet olmaktan çıkarmaktır. PKK’yi bu kamu düzeni konusunda geri tutacağız. Eğer PKK’yi kullanmış olsalardı darbe sonuca ulaşırdı. 2013’te biz yeni bir Nevruz Bildirisi yerine başka bir şey devreye koysaydık darbe gerçekleşecekti. O dönem PKK elden gitmiş olsaydı sonuç daha ağır olabilirdi. Ilgaz’da Başbakanın konvoyuna saldırı yapmıştı.
Öyle olduğu için de Erdoğan meydana çıkıp idamdan bahsetmeye başladı. Şu anda DHKP-C bu darbecilerin denetimine geçmiş. Benimle müzakere yürüten ekip kurumsal ve şahsi inisiyatif aldığı için hedeflendi. Hiçbir PKK’lide bu tahlil yoktur. Ama bende var. 7 Şubat neden oldu? Buna rağmen bu ekip masadan kalkmadı ve kaçmadılar. Ben bunları AKP’nin, Erdoğan’ın hatırı için değil, kendi siyaset teorime ters olduğu için yapıyorum. Ben darbe karşıtıyım.
Yorumum: Terörist, ben darbe karşıtıyım diyor ama kendi kurduğu örgütün darbecilerin maşası olduğunu görmüyor. Bu nasıl karşıtlık öyleyse?
(…)
(…)
KGM: Tüm bunları sizin daha önce de isabetli tespit ettiğinize bizler tanığız. Öngörülerinizin paralel yapı dışında Şengal, Irak orta hattı için söyledikleriniz konusunda da gerçekleştiğini gördük. Hatta o zaman sizin arkadaşlarınız gerekli tedbirleri alsaydı bugünkü durumlar olmayabilirdi. Ama şimdi Cizre’de de belli şeyler hayata geçirilmek isteniyor. Bu konuda da arkadaşlarınızın bu işin bilince olmadığı kanaatindeyiz.
S. S. Önder: Başkanım, bu Cizre meselesi Başbakanla yaptığımız görüşmede de gündeme geldi. Başbakan Cizre’de KCK’nin çok büyük bir sorumluluğu olmadığını, asıl saldırıların Hüdapar ve diğer taraftan geldiğini bize ifade etti.
A. Öcalan: Cizre meselesine geleceğiz. Ben size işin daha büyük boyutlarını göstermek için tarihi ve günceli birlikte değerlendiriyorum. Küresel sistem, CIA, Gladio var. MİT’in müzakere kanadını havaya uçurmaya çalışıyorlar. Ben paralel devleti anlayın diye burada bir savaş yürüttüm. Roboski, 9 Ocak, on bin kişilik KCK tutuklamalarının bunların işi olduğunu söylüyorum. (…)
Öcalan PKK’yi yeni demokratik düzen adına yeniden düzenlemek istiyor. Bu olmazsa PKK yüz yıl boyunca bu devleti uğraştıracak. Bunu Efkan beye de söyleyin. Efkan Bey bunun farkındadır, çalışıyor da. Ona da söyleyin, PKK Türkiye’yi karıştıracak güce sahiptir. Kontrolüm dışına çıkarsa bitirirler.
Beni buraya alanlar PKK’yi ele geçirmek için de uğraştılar. Ne ölecek kadar aç bırakıyor ne de sağlıklı yaşayacak kadar destek veriyorlar. O dönem buraya gelen askerler de adam gibi savaşırsanız kazanırsınız diyorlardı. Bu adamlar senin savaş tarzını yürütemiyor diyorlardı.
(…)
A. Öcalan: Son otuz yıllık darbe pratikleri PKK’nin yürüttüğü savaş üzerinden kurgulanmak isteniyor. Cizre olayı da darbe mekaniğinin nasıl çalıştırılacağının örneğidir. Davutoğlu’nun da bunu anlama derinliği yok. Arkadaşların da onu anlayacakları yeteneği yok. O nedenle Öcalan’ın yeterli iletişim ile PKK üzerinde kontrol sağlamak istediğini Davutoğlu’na söyleyin. Eylemlerin büyük bölümü Öcalan çizgisine aykırıdır. Kobani’de de benim istediğim çizgi uygulanmamıştır. Arkadaşlar benden daha cesur, daha iyi niyetli ve daha fedakârdır. Buna rağmen otuz yıldır Şam’ın Mezze mıntıkasında Merkez Komite toplantısında ilk derli toplu eleştirileri yapmıştım. Cemil Bayık onu iyi bilir. Otuz birinci yıldönümü eleştirilerimi tekrarlıyorum. Çizgiyi yönetecek yeterli zekâ ve pratik kavrayış sorunu var. DTK da, HDP de, DBP de hepsi aynı. Heyeti de eleştiriyorum. Kobani ve Şengal’de gerekli tedbirleri alamadılar. Avare-asi pratiği diyorum. Böyle olmazsa Cizre olur mu? Her an Diyarbakır’da da olabilir. Otuz kırk yerde aynı anda bu tarz olaylar olabilir.
Yorumum: “Davutoğlu’nun da bunu anlama derinliği yok” cümlesini o makamda daha önce bulunanların da anlamadığı şeklinde okudum. Buradaki “da” çok anlamlıdır.
(…)
(…)
Şimdi Karayılan’ı eleştireceğim. Çünkü şu anda bütün sorumluluk ondadır. Karayılan çok dürüst, fedakâr, kahraman bir arkadaştır. Bir günde yedi yüz mayın çıkardı. O kadar cesur ama yaratıcı değil.
(KGM’ye dönerek) Sizin milyon Dolar verdiğiniz İsrail firmaları bile bir günde sınırda on tane mayın çıkaramazlar.
(…)
(…)
A. Öcalan: Ben zaten bizim arkadaşları eleştiriyorum. Garzan’da on beş kadın arkadaşın olduğu yerde katliam oldu. Hâlbuki o arkadaşlar ikişer arkadaş şeklinde dağınık olarak savunma pozisyonunda tutulabilirdi. İntihar gerillacılığı dediğim şey budur. İşte bütün bunlar görgüsüzlükten kaynaklı. Ciddi bir inanma yok ortada. (Heyete dönerek) Sizin durumunuz da aynı. Her yerde örgütlü olmanız gerekiyor. Örgütünüzü kurun. Urfa’dan Karadeniz’e kadar hala örgütlü gücünüz yok. Ondan sonra barajı geçer miyiz diye konuşuyorsunuz. Kandil de, Şengal de altı ay önceden tedbir alsaydı şimdi Irak kurtulmuştu. Bundan sonrası için de tehlike devam ediyor. IŞİD güç toplayabilir. Baas rejimi biraz toparlanırsa taş üstünde taş bırakmayabilir. Kürtleri, Türkmenleri Irak’ta da, Suriye’de de katletmek isteyebilirler. Yüz bin gerilla mobil olmalı. Bundan sonrası için devletin Güney politikası değişmeli. Ben en başından beri ittifak önerdim. AKP tersini yaptı. Güney savaşı politikasını AKP’nin düzeltme durumu var mı?
KGM: Bu konuda heyet de söyleyebilir. Olumlu şeyler var.
İ. Baluken: Biz öyle düşünmüyoruz. Hükûmetin bu konuda net bir politika değişikliği olduğu kanaatinde değiliz. Kobani’ye mazot, tüp gaz gibi en temel ihtiyaçların karşılanması sorununu bile defalarca konuşmamıza rağmen bir aydır çözemiyoruz.
KGM: Yine de aynı noktada olduğunu söylememek lazım. Son görüşmelerinizde de bu konularda epey mesafe alınmış olması lazım.
A. Öcalan: Kobani savaşında ısrar olursa bunun arkası darbedir. Kobani’de bir darbe mayalanıyor. Bu en son dünkü Paris olayı da müthiş bir darbe hazırlandığını gösteriyor. Erdoğan acımasızca götürülecek. Daha önce Mursi örneğini vermiştim ama daha kötü bir son onun için hazırlanıyor. PKK’yi de kullanmak isteyecekler. PKK üzerinden darbe inşa edilmek isteniyor. Mevcut savaş tarzı da buna yol açıyor. İşte 6-7 Ekim’de ortaya çıktı. Ben mektup yazmasam darbe olacaktı. Hiçbiriniz bunun farkında değildiniz. Bırakın kırk kişiyi, sınırsız ölümler yaşanacaktı. Selahattin de bu işin bilincinde değildi. Dürüstlüğünden hiç şüphem yok ama doğru algılayıp güçlü refleks gösterme konusunda yetersizlikler var. Onu da götüreceklerdi. Darbe çarkı daha amansızca yürütülüyor. Paris’teki suikast onunla ilişkili. Hollande Esad konusunda Türkiye’yle ortak hareket etmiş. Bu eylem Hollande’ı bu anlamda geri çekme, Türkiye’yi yalnızlaştırma operasyonudur. AKP’ye yönelik darbe mekaniğinin de işlediğinin göstergesidir. Adnan Menderes örneğini vermiştim daha önce. Darbe oluncaya kadar neler olup bittiğinin farkında değildi. Kendisine darbe hazırlandığı söylenince “Benim orduma nasıl böyle bir suçlama getirirsiniz?” demişti. Farkına vardığında çok geç olmuştu.
Siz bunu halka ve hükûmete etkin anlatamıyorsunuz. Suriye’de IŞİD bitse bile ikinci bir İŞİD hazırlanıyor. Esad’dan da hamle beklemek lazım. Ben en başından beri Misak-ı Milli Komisyonunu bunun için önermiştim. Erdoğan’ın Arapçılık yaklaşımı çok tehlikelidir. Katar, Suudi Arabistan üzerinden Afrin ve Kobani’yi Araplara bağlamak, Cezire’yi Güney’e bağlamak istedi. Musul ve benzeri üzerine de çok tehlikeli hesaplar içerisine girdi. Şimdi ABD Esad’dan yanadır. Hollande Esad’a karşıdır. Bu Paris olayları ile Hollande’a gözdağı veriliyor. Esad ve ABD her an Kürtlere saldırabilirler. Türkiye’de de Hüdapar’ın ya da ikinci bir Selefi hareketin Türkiye’yi duman etmemesi bizim tek taraflı yaklaşımımız sayesindedir.
(…)
KGM: Ben burada son çıkarılan çerçeve yasayla birlikte müzakerenin görevlisiyim. Güvenlik güçlerinin hükûmet üzerine baskısı var. Vatandaşların da baskısı var. Kamu düzeni Başbakan için olmazsa olmaz. Somut olarak Kandil’e bir mesajınız yok mu?
A. Öcalan: Kamu düzeni için atı arabanın arkasına değil önüne koymak lazım. Oysa siz arabayı atın önüne koymamızı istiyorsunuz. Vatandaşlardan baskı var diyorsunuz. Onların bir kısmı haindir.
S. S. Önder: Ben buna bir açıklık getireyim. Bir Nihat Özdemir[7] meselesi var. Ben bunun kim olduğunu biliyorum. Efkan Ala’yla yaptığımız görüşmede de Nihat Özdemir konusu gündeme geldi. Başbakanla yaptığımız görüşmede de Nihat Özdemir konusu gündeme geldi. Hakan Beyle yaptığımız görüşmede de bu adam gündeme geldi. Aslında bu adam en kritik dönemlerde Yeşil’e milyonlarca
Dolar para veren birisidir. Şimdi de çıkmış herkesi “benden para istiyorlar” üzerinden etkilemeye çalışıyor. “Vatandaş kamu düzeninden rahatsızdır” dedikleri pek çok kişinin konumu aynıdır.
A. Öcalan: Ben de o yüzden hain diyorum.
KGM: Somut Kandil’e mesajınız var mı? Bu toplantıdan çıktıktan sonra ben başbakan bana sorduğunda somut olarak ne var diyebilirim. Şu ana kadar ben somut bir şey almadım. Somut bir şey anlayan varsa ifade etsin.
S. S. Önder: Benim anladığım en kısa sürede genişletilmiş müzakere tarihinin belirleneceği, heyetimizin tekrar buraya geleceği, derinlikli müzakere başlıklarının masaya yatırılacağıdır. Bugün daha çok bu formatla yaptığımız ilk toplantı yönteme dair şeyleri konuşmakla geçti. Somut bazı konularda o toplantıda ele alınır diye anladım.
A. Öcalan: Başbakana deyin ki, kamu düzeninin tamamen oturmasında tarihi rol oynayacağız. Fakat bu, bu toplantıda olmaz. Son toplantıda iyi bir çağrı yapacağız. Bunun için üst katın da fiziki koşullarının hazırlanması lazım. Demokratik devlet konusunda Öcalan rolünü oynamak istiyor dersiniz. Öyle bir proje ileteceğiz ki, PKK silahları bırakıyor, kamu düzeninin bir gücü haline geliyor.
KGM: Milisler, şehir içerisindeki eylemler, silahlandırmalar, bunlar süreç acısından oldukça zorlayıcıdır. Güvenlik güçleri üzerinde operasyon yapalım baskısı var. Bu talepler başbakana ve güvenlik birimlerine de sıkça iletilmeye başlandı. Bu konuda belli bir rahatlamanın olması gerekir.
A. Öcalan: PKK’nin asayiş güçlerini, gerillasını tutmamın nedeni darbe pratiklerinin önüne geçmektir. Burada çok önemli bir takım kararlar alacağız. Ancak bunun için iki haftaya kadar benim bir süreye ihtiyacım var. Zaman ve mekanizmayı doğru işletmemiz lazım. Sonuçta silahlı mücadelenin bırakılması gibi bir hedefe varacağız. Kandil’e iletin. Dağlardaki gücü orduyla karşılaşmayacak durumu getirsinler. Şehirdeki güçler ikide bir polisle çatışma durumuna girmesinler. Gerillayı mükemmel bir çizgiye getirsinler. Kaymakam, vali, mahkeme atama ve benzeri, bunların hepsi uydurma şeylerdir. Gerillayı avare-asi ve intihar gerillası olmaktan çıkaracaklar. (…)
(…)
Hatip: Hüdapar bu konuda ne hükûmetin yanında ne de bizim yanımızda yer almak istediğini, üçüncü bir güç olarak masada olmak istediğini ifade ediyor.
A. Öcalan: Bunlar çok tehlikelidir. Siz tehlikenin farkında değilsiniz. Önemli olan bunların sayıları değil, bağlantılarıdır. Birkaç kişi bile olsa, İran onların üzerinden büyük şeyler yaptı. İran daha önce
Lübnan’da da birkaç kişi ile İran girdi, daha sonra dev bir Hizbullah örgütüne dönüştü.
(…)
9 Ocak 2015
[1] O günün kamu güvenliği müsteşarıdır.
[2] Kürt örgütlenmesinin Fransa’da kurduğu ilk dernek.
[3] Anladınız siz kim olduğunu.
[4] Okumakta olduğunuz satırların alıntılandığı eserden bahsediliyor, sanırım.
[5] Konu başlığına kaynaklık eden cümleler.
[6] Van-Çukurca karayolu üzerindedir. Çukurca’ya 8-10 km kala doğuya doğru giden bir vadidir. Diğer ucu Iraktan çıkar.
[7] Kim bu şahıs?
Hits: 204
ENFLASYON, RESESYON, STAGFLASYON, ATMASYON
- 1 Temmuz 2022