
TÜRKİYE’Yİ YEREL DEMOKRASİYE TAŞIYACAĞIZ
- 9 Ekim 2022
- Güven Kaya
- Başlık; Türkiye
- 20
İMRALI GÖRÜŞMELERİ – 23
8.10.2022 / ANAKARA
Katılanlar: H, C, D, P, S.S. Önder, İ. Balüken,
Konular: Kandil görüşmeleri, kadın konuları (alınmadı), askerin operasyon isteği ama hükümetin yanal hareketleri, hasta tutuklular, derneklerin yasal zemini, İzleme Kurulu,
Not: Alıntı içinde geçen kısaltılmış isimlerin ( H.F., E.A., E.T., gibi…) kim olduğunu bulmak işten değil. Ülkenin gündemine vakıf olan kişiler hemen bulur. İsimlerin kısaltılması metinden kaynaklanıyor, benden değil.
Not: Metin içindeki koyultmalar, vurgulamak maksadıyla tarafımdan yapılmıştır
…
Müsteşar: Yolculuğunuz nasıl geçti? Rahat gelebildiniz mi?
Heyet: En rahat yaptığımız yolculuklardan birisiydi.
S. S. Önder: Önceki yolculuklar çok kötüydü. Tanrı’ya sığındık. Hatta bazı arkadaşlar neredeyse hatim indireceklerdi.
A. Öcalan: (Gülerek) Bunun önlemini daha önceden alacaksınız. Her zaman tedbirli olacaksınız. İnanç olayı önemlidir. Müzakere sürecinde inanç alanıyla ilgili sorunları da ele alacağız. İşte Ürdünlü pilotu nasıl canlı canlı yaktıklarını görüyorsunuz. Bunu Ortadoğu’da İslam adına hareket ettiğini söyleyenler yapıyor. Kobani’yle, Suriye ile ilgili uyarılarımın sebebi buydu. Bunlar pilotu katlettikleri gibi oradaki herkesi de bu şekilde katletmek istiyorlardı. O nedenle ben sürekli uyarıyordum, ama Hükûmet ısrarla anlamadı. (Müsteşar’a dönerek) Hükûmete bunu anlatmanız lazım. Bu konu ile ilgili herkesin sorumlu davranması gerekiyor. Şengal’de yaşananlar olası katliamın en hafifiydi. Önünü almazsak her tarafı bu şekilde katliamlarla talan edecekler.
Önemli bir toplantı yapacağız. İsterseniz siz başlayın.
KGM: Evet, bugün bu format tarihi bir aşamayı gösteriyor. Fiziki olarak da toplantıyı yapmış olduğumuz bu mekân bu aşamanın göstergesi. Önümüzdeki dönem bizim için çok önemli tabii. Türkiye bir seçim sürecine girmiş durumda. Ancak seçim sürecinden bağımsız olarak çözüm süreci çalışmalarını yürütmemiz lazım. Sizler de görüyorsunuzdur. Çözüm süreci karşıtları iş başındadır. Basından sürekli haberleri servis ediyorlar. Özellikle bölgede yaşanan bazı olumsuzlukları sürekli gündemleştiriyorlar. İnsanların öldürülmesi, yol kesilmesi, vergi alınması gibi haberler bu tarafta olumsuz bir algı yaratıyor. Ayrıca bölgede polis ve askerin hükûmet üzerinde ciddi bir operasyon baskısı var. Bu olumsuzlukları düzeltmemiz lazım. Burada birbirimizden gizli saklımızın olmaması gerekir. Buradaki görüşmeler dürüstçe dışarı verilirse tablonun netleşeceği kanaatindeyim. Üç önemli husus var: Bir, çözüm sürecinin ruhuna aykırı olan gelişmeler. İki, güvenlik güçlerinin operasyonel süreçlerine hükûmet direnç gösteriyor. Üç, önümüzdeki toplantı için buraya İzleme Heyeti de gelecek.
Mahkûm değişimi ve hasta tutsaklar konusundaki çalışma da son safhaya gelmiş durumda. Bu konuda bazı gelişmeler olacak. Bunlar olumlu gelişmeler. Ancak bu pratik baskı alanlarını, olumsuzlukları düzeltmemiz lazım. Çünkü operasyonlar yapılırsa çok can kaybı olabilir. O taraftan ya da bu taraftan olması önemli değil. Önemli olan birçok insanın tekrar yaşamını yitirmesi ihtimalidir.
A. Öcalan: Evet, bugünkü toplantının önemli olduğunu tekrar vurgulayalım. Dün yaptığımız toplantıda da kendi mücadele hayatımın kısa bir kesitini size vermiştim. Dünkü toplantıdan sonra ve bu toplantıdan önce kısa bir muhasebe yaptım. Bugünkü geldiğimiz noktayı 55 yıllık bir maratonun kısa bir soluk arası olarak değerlendiriyorum. Benim için böyle gelişti. Bu masa maratonda bir moladır. Ben bu masanın kuruluşunda emeği geçenlere de teşekkür ediyorum. Sayın M. D. başta olmak üzere devlet heyetinin çabasını önemsiyorum. Çok ciddi devlet sorumluluğudur. Umarım siz de farkındasınız. Umarım siyasi iktidar da farkındadır.
Kaygılarım devam ediyor. Benim için yer ya da masanın biçimi değil masanın kurulması önemlidir. Dediğim gibi devlet heyetinin bu çabasını önemsiyorum, ama siyasi elitler ne kadar bunun farkında, bunu bilmiyorum. E. Bey’den bugüne kadar büyük bir çabamız vardı. Beş altı yıllık büyük bir maratondur. Bununla sonuçlandı. Sonuçlandı derken aslında bir başlangıç. Neyin başlangıcı? Türkiye devlet tarihinde Cumhuriyet tarihini kastetmiyorum. Bin yıllık serüvende bu masa çok özgün bir anlama sahiptir. Hükûmet veya bizimkiler ne kadar farkındalık gösterir, bilemem. Ama benim kendi eylemlerim masanın devrilmemesi için oldu, bundan sonra da öyle olacak.
Bu bir ilke masasıdır. Devletin ve toplumun demokratik geleceği için tam bir ilke masasıdır. İlkenin özelliği, ilkeden taviz verilmez anlayışıdır. Bin yıllık tarihi dayanakları vardır. Biz kadim kültürü de dâhil ederek vardığımız bir çözüm masasından bahsediyoruz. Şimdi önemli bir başlangıç yapıyoruz. Demokratik toplum taraftarları için de bu masa kıymetli olmalıdır. Ben bu kadim kültürü önemsiyorum. Ben hayatın çemberinden geçtiğim için biliyorum ve kendim de bir köy emekçisiyim. Böyle bir aileden geliyorum. Irgatlık da yaptım. Bu masanın tarladaki emekle de ilgisi var. Yani tüm sorunları bu masada ele alacağız. Arkadaşlarımızın da konumu aynı.
KGM: Bizim de konumumuz aynıdır. Burada aristokrat gelenekten gelen kimse yok. Hepimiz bu kültürden gelmiş insanlarız, iyi niyetliyiz. Samimi olarak yürütmek istiyoruz. İnandığımız için buradaki çalışmaları yürütüyoruz. Üstlerimize de öyle anlatıyoruz.
A. Öcalan: … “Demokratik devlet ve demokratik toplumu” sıkça kullanıyorum. Müzakerenin bir niteliği devletin demokratikleştirilmesi, diğer niteliği toplumun demokratikleştirilmesidir. Burada olağanüstü bir çaba gösteriyorum. Ancak ne kadar çaba göstersem de çocuk yerine konuyorum. Ben bunu önemsemem. Ama bu büyük hatalara götürebilir. Başından beri herkes isyancı olabilirdi ama ben olamazdım. Toplumsal koşulların gereği olarak her şey üzerime yıkıldı. … Bir Türk okuluna gidiyordum ve bunu sorgulamaya başladım. Bir Türk okuluna gidiyordum ve ben bir Kürt’tüm. Kendi kendime “Sen Kürt’sün, Türk okuluna gidiyorsun” diye sorguladım. Çelişkiler burada başladı. Sonra dine yoğunlaştım. Çocuklara namaz kıldırıyordum. Hatırlıyorum, okula gidip gelirken yolda imamlık yapıyordum, çocuklara namaz kıldırıyordum. Bu Türklük şeyini nasıl çözeriz diye hep düşündüm. Bu nedenle çözüm arayışım çok köklü ve eskidir.
…
Daha önce Kesire meselesini açmıştım. Derin devletin has adamının kızıyla evlenirken özellikle Dersimli arkadaşlar hep kuşku duymuştu. Ali Haydar daha iyi bilir. Ben onunla evlenirken de “Devletle aramızda bir köprü olabilir” diye düşündüm. (Kesire’yi kastederek) Biliyorsunuz, o da bize on yıl korkunç azap çektirdi. On yıl bana büyük bir ders verdi. Kesire’nin verdiği ders olmasaydı bugün bu masada oturan kadınlar olmazdı, kadın özgürlüğü olmazdı. Kadın özgürlüğünü böyle geliştirdik. Bizim arkadaşlar o dönem bu Ürdün pilotuna yapılan gibi öldürelim dediler. Ben engelledim. Yani tekrarlıyorum, çözüm arayışımın çok eski ve köklü olduğunu vurguluyorum.
…
Peki, acaba devlet içi çözüme ne zaman karar verdim? Burada Özal’ın büyük bir rolü var tabii. Devlet kapısını araladığında reddetmedim. Tabii o zaman dışarıdaydım. Reddedebilirdim de. Sonuç olarak ben karşı değilim. Mahir Kaynak’la da televizyon üzerinden diyalog kurdum. Birbirimizi bu kadar boğazlarken nasıl dost olabiliriz diye düşündüm. O dönem bana gönderilen bir haberde de
“Alman-Fransız Savaşı yüz yıl sürdü. Japonya-Amerika Savaşında atom bombası kullanıldı” örneklerini verdiler. “Devlet dışı çözüm çabalarının kazananı olmaz” dediler. “Bu kadar büyük acılara rağmen onlar bir araya gelebiliyor, bizim çelişkimiz bu kadar derin değil” dediler. Ben buna anlam biçtim.
Burada attığımız her adımın karşısında mutlaka bir karşı darbe oluyor ve bugün bu toplantının da bir karşılığı olacak. Karşıt bir darbe hamlesi gelecek. Sakine’leri hatırlayın. Burada yaptığımız ilk toplantıdan sonra Paris’te karşılık verdiler. Her önemli görüşmeden sonra mutlaka karşı bir darbe gelişti. Roboski, Hakkâri’de 13 köylünün katledilmesi, KCK operasyonları ve buna benzer yüzlercesi hep böyleydi. Bunu yapanlar şimdi teşhir oldu. Emin tecrübelerime dayanarak söylüyorum. Ben Sakine’lerin olayını ilk duyduğumda çok düşündüm. Ne yapmak gerekir diye yoğunlaştım. On beş gün burada görüşmedim. Sonra görüşmeye çıktım. Ben o dönem şöyle düşündüm: Velev ki bu cinayet H. F.’nin planıyla oluyor, Başbakanın onayıyla oluyor. Sonuçta bu ekip de en az benim kadar tehdit altında dedim. O nedenle sabır göster, çalış ve bunu ortaya çıkar diye düşündüm. Ve şimdi ortaya çıktı. Paralel yapı, Cemaat çıktı. MİT’ten bir ekip de bunun içinde olabilir.
Tedbir önemlidir. Görüyorsunuz, Cumhurbaşkanı günlük tedbir alıyor. Selahattin konuşmalarında iç güvenlik paketi için “Cumhurbaşkanı Sarayın güvenliğini alıyor” diyor. Doğru diyor, ben de eleştiriyorum.
…
KGM: Önemli olan tünelin ucundaki ışığı görmektir. O ışığı görürsek hızla ilerleyebiliriz. Uygun görürseniz bir çay molası verelim. Arkadaşlar da sonrasında Kandil’e gidip geldiler, Kandil izlenimlerini aktarsınlar.
…
A. Öcalan: Bu konuda en çok şuna içerliyorum: Süreç başlayınca H. Bey rica etti. “Elinizde bulunan asker ve kamu görevlilerinin bırakılması olumlu bir katkı sağlar” dedi, Ben hiç sorgulamadan bunun doğru olduğunu söyledim ve çağrı yaptım. İsrail bir askeri için binlerce Filistinli tutsağı bıraktı. Bir onu düşünün, bir de dün yakılan Ürdünlü pilotu düşünün. H. Bey de iyi niyetliydi ama hasta tutsaklar meselesini halledemedi.
KGM: Askerlerin, kamu görevlilerinin bırakılması bu sürece çok olumlu bir katkı yapmıştır. Bu konuda sizin ortaya koyduğunuz tutum son derece geliştirici olmuştur.
Heyet: Bu dürüstlük meselesine açıklık getirmek durumundayız. Bu kabul edilecek bir itham değil. Hasta tutsaklar meselesinde P. Hanımla birlikte Başbakanla yaptığımız görüşmede siz de varsınız ve tanıksınız. Başbakan hasta tutsaklar konusunu kendisinin engellediğini ve durdurduğunu söyledi.
6-7 Ekim olaylarını gerekçe göstererek durdurduğunu ifade etti Başbakan ve Adalet Bakanına kamu güvenliği sağlanmadan bu konuda adım atılmayacağını söylediğini aktardı.
KGM: Alınganlığa gerek yok. Kendimi de dâhil ederek söylemiştim.
A. Öcalan: Ne demiştin?
KGM: Biz üstlerimize dürüst aktarmak zorundayız dedim. Bazı şeyler buradan çıkış şekliyle buradan farklı oldu. Her şey paralel olmalı. Heyet bazen burada tartışılan çerçeveyi farklı verebiliyor.
Heyet: Bu konuda heyet tam bir pres altında. KCK açıklamalarımızı fazlaca iyimser, devlet de fazlaca karamsar değerlendiriyor.
KGM: Heyet üyeleri ile ilgili bir sıkıntımız yok. Ben genel bir görüşten bahsediyorum.
A. Öcalan: (KGM’ye dönerek) Bende kusur gördüyseniz söyleyebilirsiniz.
KGM: Hayır. Ben genel ifade ettim.
A. Öcalan: Varsa söyleyebilirsiniz, tartışmanın gücü çözümün gücüdür.
Heyet: Bir gün heyet olarak sizlerle bunları detaylı bir şekilde ziyaret eder, görüşürüz. Hasta tutsaklar meselesi bürokratların işidir deyip atamayız.
KGM: Hasta tutsaklar ve İzleme Kurulu. Bu iki mesele de hal oldu. Tamamdır.
Heyet: En ufak daralmada hükûmetin tavrı ricat etme, sorumluluk almama oluyor. Başbakan yaptığımız görüşmede “6-7 Ekim’den sonra durdurdum” dedi. Tek bir örnek vereyim. Abdülmecit Aslan arkadaşın durumu her şeyi açıklıyor. Kaç ay uğraştık, zor tahliye ettirdik. Bir gün sonra yaşamını yitirdi. Şahadetinden hemen önce Başkan’a iletilmek üzere bir not da kaleme almıştı. Çok duygusal bir not. Siyasi iradenin tasarrufu ile bu süreçlerin gelişmesini kabul edemeyiz.
…
KGM: Hem İzleme Heyeti hem de hasta mahkûmlar konusunda gelişmelerin olacağını tekrar ifade etmek istiyorum. Sizlerin önerileriniz de olabilir. Süreçle ilgili kamuoyu oluşturmak gerekecek. Siyasi mücadeleye çağrı yapılması konusunda sizden de beklentiler var.
A. Öcalan: Ona geleceğiz. Onunla ilgili iki şey söyleyeceğim. Zaten bu toplantının amacı da odur. Karar gerektiren kısmını İzleme Kurulunun olduğu toplantıda konuşuruz.
Biz buradaki meseleyi köklü ele alıyoruz. Daha önce yapılan görüşmelerle ilgili 17-18 maddelik bir teknik metin önüme getirmişlerdi. Sendika ya da derneklerin hükûmetle görüşmesi gibi. O dönem
E. Beye de söylemiştim. Biz böyle teknik yaklaşamayız. Meseleyi köklü ele almak zorundayız. Benim çalışma yöntemim budur. Ben Suriye muhaberatı ile görüşürken bana “Bay İlke” diyorlardı. Emre Bey’e de söyledim. Bunu kabul ediyorsanız görüşelim dedim. Burada ağır bir hükümlü olabilirim ama düşünce ve çözüm ufkum özgürdür dedim. E.Bey de benim için “İyi bir görüşmeci oldunuz, görüşebiliriz” demişti. İlk görüşmelerde sizi izlemiştik. O zaman hazırlıklı değildiniz. Ben de ona hak vermiştim. Hayatımın en yorucu beş yılı geçti. Ama şimdi hayırlı bir noktaya getirdik. Tüm bunlara rağmen bu noktaya gelmek çok önemlidir. Elimde iki taslak var. Biri olumlu gelişmeler olması durumunda, diğer olumsuz gelişmeler olması durumunda dikkate alınacak hususları içeriyor.
Yorumum: bu toplantının tarihi 5 Şubat 2015. Yukarıda dediğine binaen beş yıl geriye gidin. Demek ki 2010’dan beri görüşüyorlar.
KGM: Bugünkü toplantı tarihi bir toplantıdır. Bu olumlu havada olumsuzlukları konuşmamak daha doğru olmaz mı? Biz de sizdeki bu taslakları görmedik. İsterseniz birlikte bir görelim, ondan sonra paylaşın.
A. Öcalan: Önemli değil. Burada neler yapılacağına dair tespitlerim var. (Başkan elindeki taslağı S.’ye uzattı.) Evet, bu masayı ben de önemsiyorum. Devlet masasıdır, görüşme masasıdır. Ciddiye almak zorundayız. Kandil’in savaş çizgisini eleştireceğim. Suriye’deki, Cizre’deki savaş çizgisi provokasyona açıktır. Kobani’de neler olduğunu gördünüz. Buradaki görüşmelerimiz olmasa IŞİD her tarafı cayır cayır yakacaktı. Şengal’le ilgili yedi yıldır uyarmama rağmen tedbir almadıkları için ne olduğunu gördünüz. Bu konuda Selahattin’i de eleştirmiştim. Ezidiler geldiğinde yoktu. Aslında katledilen, tecavüze uğrayan hepimizdik. Kıyameti koparması gerekiyordu. Benim size, Karayılan’a, Bayık’a saygım var ama bu kurtarmıyor, Önderlik farklı bir şeydir.
…
Heyet: Başkanım, Kandil aktarımını yapayım. 22 Ocak tarihinde İ. Beyle birlikte Kandil’e gittik, Görüşmede Cemil Bayık, Duran Kalkan, Ali Haydar, Elif Pazarcık, Fatma Dersim, Delil Amed, Leyla
Van ve Kobani’den Şahin Cilo arkadaşlar vardı.
…
Heyet: Genel olarak arkadaşların müzakereye ilişkin ortak düşüncesi devletin ve hükûmetin müzakereye ciddi yaklaşmadığı yönünde ve takvimlerin aşındırıldığını ifade ediyorlar. 15 Şubat tarihinin yaklaştığını söylüyorlar ve belli ki artık o takvim işlemeyecek diyorlar. Bu durum müzakere istemedikleri anlamına geliyor diyorlar. Oyalamaya çalışıyorlar. “Müzakere yapmayacaklar. Bizim kanaatimiz budur” diyorlar. Yine de biz o tarihlere kadar bekleyeceğiz. Önderliğin verdiği söze bağlı kalmak için bekleyeceğiz diyorlar. Önderliğimiz iki tarafın paralel adım atmasını söylemişti, eğer onlar uyarsa biz de uyarız diyorlar. Normalleşmeyle ilgili duruma da hazır olduklarını ifade ediyorlar ve Önderliğimizin talimatlarına uyuyoruz diyorlar. Dikkat edilirse her adaya gidişte bir olay gerçekleşiyor değerlendirmesini yaptılar. AKP’nin sürekli sabote ve tahrik ettiğini ifade ettiler. Yine hükûmetin sürekli şikâyet ettiği vali ve kaymakam atama meselesinin de yalan ve uydurma haberler olduğunu söylediler. Yine hükûmetin Rojava ve Kobani politikalarında bir değişiklik olmadığım söylediler. IŞİD’in Türkiye’nin dayatmasıyla savaşı yürüttüğünü söylediler.
KDP ile ilgili şu anda bir gerginliğin olduğunu, Ezidilerin Şengal’de meclis oluşturmasından rahatsızlık duyduklarını ve meclise çok tepki gösterdiklerini söylediler. KDP bu durumu Kürdistan’ın parçalanması olarak değerlendiriyormuş. Bu gerginliği çözmeye çalıştıklarını söylediler. Fakat KDP şu anda ilişkileri durdurmuş. YNK ile ilgili bir sıkıntının olmadığını, onların meclisi de olumlu karşıladığını söylediler.
A. Öcalan: Goran’la araları nasıl?
Heyet: Bize herhangi bir sıkıntı aktarılmadı. Biz oradayken Kobani henüz kurtarılmamıştı. Arkadaşlar orada bize en geç bir haftaya kadar kurtarılacağını söylemişti. Şu anda kurtarılmış durumda. Ayrıca
KDP PKK’nin ulusal ve uluslararası zeminde gelişimini hazmedemiyor. Şahin arkadaş Rojava’ya ilişkin bir değerlendirme yaptı. Kısaca onu da aktarayım. Kobani ve Afrin ile ilgili Rojava’ya Türkiye’den bir heyetin görüşme yapmak için gittiğini söyledi. Süreçle ilgili görüşme yapmaya geldiklerini söylemişler.
A. Öcalan: Resmi bir görüşme mi olmuş?
Heyet: Evet, resmi bir görüşme.
A. Öcalan: Ne konuşmuşlar?
P. Buldan: Koridor açma başta olmak üzere Afrin’e kapı sözü de verdiklerini, fakat bunların hiçbirini yerine getirmediklerini, yapmadıklarını söyledi.
A. Öcalan: H. Bey ne diyor bu konuda, görüşmeyi teyit etti mi?
Heyet: Evet, teyit etti. Fakat biz H. Beye de verilen sözlerin yerine getirilmediğini söyledik. H. Bey bunun bir sürecin başlangıcı olduğunu, bunun takibinin önemli sonuçlar doğurabileceğini ifade etti. Ayrıca Haseke’ye ilişkin verdiği bir bilgi var. Haseke’de Önderliğin uyardığı gibi rejim tarafından YPG’ye çok ciddi bir saldırı yapıldığını söyledi. “Fakat biz Önderliğin uyarıları doğrultusunda gerekli tedbirleri almıştık. O nedenle çok güçlü darbeledik. Bize ait yerleri almak istediler, fakat tersi oldu” dedi.
A. Öcalan: O saldırının arkasında İran var.
Heyet: Arkadaşlar da aynı şeyi söylediler. Haseke saldırısının arkasında İran’ın olduğunu, fakat şu anda bir ateşkesin sağlandığını ifade ettiler.
A. Öcalan: Haseke’nin ne kadarı bizimkilerin elinde?
Heyet: Büyük birkısmı. Birkaç mahalle dışında tamamı arkadaşların kontrolünde.
…
Heyet: Salih Müslim’in de size selamları var. Bir telefon görüşmesi yaptık. Kobani’de artık yeni bir durumun olduğunu ve sizin perspektifinize bir ihtiyaç olduğunu söyledi.
A. Öcalan: Kobani ve Suriye konusuna değineceğim. Devam edin.
…
Heyet: Doktor Mahmut Osman’ın size selamı var. O da arkadaşlara AKP müzakereleri boşa çıkaracak diye bir uyarıda bulunmuş.
A. Öcalan: Kaygısını mı dile getirmiş?
Heyet: Evet Başkanım, öyle birkaygısı var.
A. Öcalan: Başka aktarımınız var mı?
Heyet: Benim aktarımlarım bu kadar. Kandil dâhil olmak üzere eksik bıraktığım yerleri İ. Bey aktaracak.
İ: Başkanım, HPG’nin mesajını aktarmak istiyorum. Müzakere taslağı tüm birimlere gönderilmiş. Orada değerlendirilmiş. HPG güçleri belirttiğiniz hususlara azami özen gösteriyorlar. Kırsalda ordu ile temas olmaması için arkadaşlar hassas davranıyorlar. Arazinin derinliklerine çekilme durumu var. Şehirlerde silahlı birliklerin olmadığını belirtiyorlar. Katılımın çok fazla olduğunu ve yoğun bir eğitim programının devrede olduğunu söylüyorlar.
A. Öcalan: Irak’tan, İran’dan katılım var mı?
İ: Arkadaşlar özellikle Güney’den çok yoğun katılım olduğunu söylüyorlar.
A. Öcalan: Güneyli gençler midir?
İ: Evet. Her dört parçada da yoğun katılım var. Yine özellikle Ezidi gençleri ve kadınlarından yoğun bir katılım olduğunu belirtiyorlar.
A. Öcalan: Anlaşılıyor.
İ: Tüm güçlerin olası ihtimallere göre hazırlandığını, ona göre yoğunlaştıklarını belirtiyorlar.
A. Öcalan: Yani hem barışa hem de savaşa hazırlar mı?
İ: Evet. Ayrıca Şengal’de YPG ve HPG Koordinasyonuyla bir koridor açıldı. Arkadaşlar KDP’yle ortaklaşarak o çalışmayı yürütmek istediler. Ancak KDP ortaklaşmayı esas almadı. Kendi planını uygulamak istedi. O nedenle arkadaşlar KDP’den önce bu koridoru açtılar. Orada Ezidi gençlerden oluşan YBŞ ve YPJ-Şengal yoğun bir örgütleme çalışması yürütüyor. Ezidi halkının da bu çalışmalara muazzam bir ilgisi ve takdirleri var.
A. Öcalan: Evet, anlaşıldı.
İ: Kandil’den döndükten birkaç gün sonra H. F. ile görüştük. Özetle aktarayım. Hasta tutsaklar, Kobani koridorunun açılması, Rojava politikasının değişmesi, seçim barajı başta olmak üzere demokratikleşme paketleri konusunda hükûmetin adım atması gerektiğini ifade ettik. Bizim gözlemimiz kendi kişisel görüşlerini aktardı. Siyasi iradeyi bağlayacak farklı şeyler ifade etmedi.
A. Öcalan: Evet, anlaşılıyor.
…
İ: Avukat arkadaşlar Nelson Mandela’nın avukatının bir not ilettiğini söylediler. Uzun Yol kitabı onun hayatını ve mücadelesini anlatıyor. Kitabın basım aşamasına geldiğini ve sizden bir önsöz almak istediklerini iletmiş.
A. Öcalan: Evet, ona bir önsöz yazmak anlamlı olur. Ama ona biraz zaman ayırmam lazım. Çok mu acil istiyorlar?
İ: Bildiğim kadarıyla o düzeyde acil değil. Önemli olan sizin önsöz yazmanız.
A. Öcalan: Evet, başka notunuz var mı?
İ: Amedspor’un sizin için isminizi yazarak hazırladıkları bir formayı getirdik. Formayı size teslim edecekler. Size çok selamları vardı.
A. Öcalan: (Gülerek) Öyle mi? Çok iyi olmuş. Galatasaray maçını izledim. İlk defa bir Galatasaray taraftarı olarak rakip takımı destekledim. Güzel oynadılar. Onlara da benim selamlarımı ve başarı dileklerimi iletin.
İ: Kurumlarımızın Amedspor’un yeterli ilgiyi ve desteği göstermedikleri sitemleri vardı.
A. Öcalan: Spor meselesi çok önemlidir. Sadece futbol değil, yüzme, atletizm, voleybol, basketbol, tüm alanlarda gelişmenin olması lazım. Dönemin ruhuna denk spor meclisi çalışmaları olmalı.
Heyet: DTK bünyesinde spor meclisi var. Çalışmalarım yürütüyor.
A. Öcalan: Spor yaşamın önemli bir parçasıdır. Bu çalışmalar içerisinde kadın da olmalıdır. Burjuva kültürü sporu sanayiye dönüştürmüş. Amed için spor bütünlüklü ele alınmalıdır. Başka aktarımlarınız var mı? (C hanıma dönerek) Sizin aktarımınız var mı?
C: Öncelikle bütün Kadın Hareketi aktivist ve kadrolarının sizlere saygı ve sevgilerini iletiyorum. Size bağlılıklarını iletiyorlar. Kadın Hareketi olarak son gündemlerimiz DOKH Konferansı ve
Kadın Kongresi çalışmalarıydı. Kadın Konferansımızı gerçekleştirdik. 31 Ocak-1 Şubat’ta ise kadın kongremizi gerçekleştirdik.
A. Öcalan: İsim değişikliği yaptınız mı?
C: Evet. KJA, Kongreya Jinen Azad.
A. Öcalan: Kongreya Jinen Azad mı?
C: Evet.
A. Öcalan: Türkçesi nedir?
C: Özgür Kadın Kongresi. Kısaltılmışı da ÖKK.
A. Öcalan: Resmi bir dernek statüsü gibi olmalı. Legalleşme önemli. ÖKK olsun, DTK olsun, legal olarak çalışmalı. Sanırım dernek statüsündedir. Bu konuda E. Beyin yürüttüğü sivil toplum yasası çalışmasıyla daha da rahatlama olacak. Ben daha önce size Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri örneklerini vermiştim. Öyle olmalı. Dernek bir ektir, yasal çalışma, kanun duygusu önemlidir. Öyle olmayınca polis de o yüzden hedefleştiriyor.
KGM: Belirttiğiniz husus önemli. Legalleşme olursa pek çok sorun ortadan kalkar.
A. Öcalan: ÖKK tüm kadın yapılarının bir toplamıdır. Üstte bir meclis, onun da bir yürütmesi var mı? Bütün altta bulunan tüm kadın örgütlerini kapsamalı. Hepsine özel selamlarımı, başarı dileklerimi iletirsiniz.
C: Doğrudur Başkanım. Bir yüz bir kişilik daimi meclisimiz ve yürütmemiz olacak. Bütün kadın yapıları ve alan çalışmaları bu meclis içerisinde, kongre içerisinde yer alıyor.
A. Öcalan: Gençlik için de aynı şeyi öneriyorum. Özel selamlarımı iletin gençliğe. Şimdi bu YDG-H benzeri dağınık yapılanmalar var. Gerilla mı, savaş gençliği mi, barış gençliği mi, belli değil. Böyle olmaması gerekir. Kürdistan için Demokratik Gençlik Birliği ya da Demokratik Gençlik Federasyonu öneriyorum. Bütün çatı örgütler legalize edilmeli. Tüm Türkiye gençliğine ise Demokratik Gençlik
Konfederasyonu öneriyorum. Benzer şekilde kadın için de aynı öneriyi yapabilirim. Tüm Türkiye çapında Demokratik Kadın Konfederasyonu dönemin ruhuna uygun olur. HDP’nin kadın çalışması özerktir.
…
(S’ye dönerek) Adıyaman’da Hasan Yorulmaz’ın evine beni götüren çocuk gerçekten sen miydin?
S: Bendim Başkanım.
A. Öcalan: O zaman Apocu olabilirsin. Zaten sen de daha önce kendini Apocu ilan etmiştin. Dönersen sonuçları ağır olur. Ben söyledim, yarım Apocu olmaz.
Devlet Görevlisi: Barış Manço’nun bir programı vardı. Adam olacak çocuk diye. Sırrı Beyin adam olacağı o günden belliymiş.
A. Öcalan: Hasan ne yapıyor şimdi?
S. S. Önder: Hasan da hasta.
A. Öcalan: Öyle mi? Adıyaman’da Emin Taştan vardı. En sevdiğim arkadaşımdı. Mahmut Ok da hastaymış. Ona da selam söyle.
S. S. Önder: Başkanım, ben kendimi bildim bileli bu PKK’li arkadaşların diyetini ödedim. En küçük bir eylemde onlar şehir dışına çıkarlardı, polis beni götürür saatlerce döverdi.
A. Öcalan: Tamam işte, o zaman Apocu olmuşsun.
KGM: H.Bey de Cizre’ye gitti. Orada güzel bir konuşma yaptı. Onun da aktarımını yaparsa iyi olur.
H: Başkanım, biliyorsunuz, son görüşmeyi 9 Ocak günü yapmıştık. Oradaki siyasi analizlerinize dayanarak Cizre’deki YDGH birimleri ve diğer sivil toplum örgütleri ile bir toplantı yapmanın yararlı olacağı konusunda hem buradaki arkadaşlar arasında hem de Şırnak milletvekillerimiz içinde bir görüş belirdi. Bunun üzerine Cizre’ye gittik. İlk toplantıyı sizin de daha önce illegal mi, silahlı birim mi ne oldukları belirsiz olarak tanımladığınız YDGH birimlerinin yöneticileri ile bir evde yaptım. Baştan sona sizin siyasi analizlerinizi ve uyarılarınızı kendileri ile paylaştım. Can kulağı ile dinlediler. Hem
Selamlarını hem de bağlılıklarını ilettiler. Daha sonra hem halkla hem de sivil toplum örgütü yöneticileri ve Cizre’deki kanaat önderleri ile bir toplantı yapıp Cizre’deki durumu değerlendirdik. Mesajlarınız büyük bir coşku ile karşılandı. Ama daha biz Cizre’yi yeni terk etmiştik ki, bir polisin on iki yaşındaki bir çocuğu hedef seçerek öldürdüğü bilgisine ulaştık.
A. Öcalan: (Burada araya girerek) Tamam, ben durumu biliyorum. (Elindeki daha önce kendisine götürdüğümüz Tahşiyeciler diye bilinen Nurcu kesimin Fetullah Gülen hakkındaki yazılarını elinde sallayarak) Tamam, yeterli, bundan sonra ben devam edeyim. Sızanların yarısı da Cemaat ve polistir. Ana sorun nedir, anladım. Tutuklamalar ve benzeri, orada provokasyon var, Cizre analizini yapayım.
(Elindeki belgeyi göstererek) Bu yazıyı okudum. Cizre’de Kobani olaylarının bir versiyonu uygulanmaya çalışıldı. Emniyet içinde uyuyan Cemaatçi hücreler var. E. A. yaptığı açıklamalarla reddetti. Ancak pratik beni doğruladı. Ben bir şeyler var dedim. Burada Hüdapar devreye girdi. Cizre ikinci Kobani oldu. Kobani’deki olay, tüm belirtiler.
29 Kasım’ı da hatırlayalım (Türkiye cephesinden Kobani’ye en yoğun saldırının geliştirildiği gün). MİT’in özel müdahalesi oldu. Zaten Kobani’yi de o kurtardı. Ben ilk defa burada söylüyorum. Kobani üzerinden darbe mekaniği devreye konulabilir dedim. Bu olaylar darbe mekaniğini hızlandıran olaylardı. Dikkat edilirse koalisyon güçleri en kritik noktada devreye girdi. Dünyada ender rastlanan bir operasyon gerçekleştirdi. Onlarca uçakla hava bombardımanı gerçekleştirdi. O koalisyonun sözde kurtarma operasyonuyla 29’unda gerçekleşen IŞİD saldırısını aynı güçlerin yaptığını araştırmalısınız.
6-7 Ekim, 29 Kasım, Bingöl, yargısız infazlar, Yüksekova, Diyarbakır’da astsubayın vurulması aynı darbenin birer parçasıdır. Bizim üst aklı bulmamız lazım. Bu üst akıl kimdir? Ben değilim. HDP de değil. Selahattin Bey, hepsi gidiyordu. O mektup o akşam yazıldı ve provokasyon durduruldu. Ben olmasaydım 6-7 Ekim’le birlikte HDP kalmazdı. Arkasından bilmiyorum kaç gün sonra Bingöl olayı oldu. Asıl yapanlar hala açığa çıkmadı. Aynı şey Hakkâri Yüksekova’da da oldu. Diyarbakır’da bir astsubay ensesinden vuruldu. Bu pratiğimizle darbe mekaniği yarım kaldı. Genelkurmay dün bizim paralelle ilgimiz yok diye açıklama yapmış. Bunu söylemeleri bile iyidir. Bizim buradaki toplantımızla aynı güne denk gelmesi önemlidir.
(Elindeki belgeyi göstererek) Bu belgeyi kim verdi, kaynağı nedir?
Heyet: Tahşiyeciler bunubize verdiler.
A. Öcalan: Fetullah Gülen’in içyüzünü açıklayan, sonra da operasyona uğrayan kesim değil mi?
Heyet: Evet Başkanım.
A. Öcalan: (Heyecanlanarak) İşte siz ve bu belgeler beni kanıtladınız. Çok değerli bir belgedir. (Belgeyi göstererek) O grupların hepsine sahip çıkın, özel ilişki kurun, ilgilenin. Bu Cemaat yapıları onları yutmasın. Selamlarımı iletin. Bu belgeler her şeyi açıklıyor. Ben daha önce de elli yıllık sızma diye tahmin etmiştim. İşte bu tahminimin belgesidir. Bu belgeleri H. F.’nin önüne koyun. Burada da görülüyor ki, bu belge devletin ele geçirilmiş olduğunun belgesidir. 2000 öncesine kadar incelenmiş, ama 2000 sonrası da var. Burada bir devlet fethi var. Hoca Erzurum’da sinemada galeyana gelmiş ve orada gözaltına alınmış. Maraş’ta da buna benzer yine sinema etrafında bir provokasyon gerçekleştiriliyor ve Maraş Katliamı böyle gerçekleşiyor. Buna benzer yüzlercesi var.
Devlet Yetkilisi: Şu anda Korucuk Belediye Başkanı MHP’lidir.
A. Öcalan: Tamam işte, söylediğim doğrulanıyor. MİT’in yapacağı şey bu elli yıllık ilişkiyi çözmektir. Bu suçüstü yakalanmadır. 90’lı yılların ölüm biçimleri, Vedat Aydın’lar, Savaş Buldan’lar ve benzerlerinin ölüm biçimleri burada belgelidir. Bu katliamlardan bir Alevi’ye sorarsan Sünnileri suçlar. Burada suçlu Sünniler değil, açık bir provokasyon var. Provokasyonun arkasındaki gücü bulmak lazım. Roboski, Paris, 6-7 Ekim ve benzeri, bunların hepsi MİT’e yıkılmak isteniyor. Bunların hepsini Cemaat yapıyor. Paris’le ilgili dört MİT ajanının ismi verilmiş. H. F. ne kadar sorumludur, bunu tartıştırıyorlar. O grup MİT’e ait olsa bile H. F. ekibi onu yapmamıştır.
Devlet Yetkilisi: Bu senaryolara gelmemek lazım. Şefkat Tepe üzerinden çözümlemeyi de siz yapmıştınız. Cemaat’in MİT’e yıkma operasyonu yeni değildir. Her iki olayın da Paris’in ortasında olması tesadüf mü?
A. Öcalan: Evet, Şefkat Tepe olayı var. Bu olayın üzerine yoğunlaşma sonucu söylüyorum. MİT’e mal edildi. H.’yi ne kadar sorumlu tutabiliriz? Sorumluluk kaynağı uluslararası karanlık mihraklardır.
Daha önce gazetede de yazmışlardı, yirmi bir lideri öldürürlerse sorunu çözeceklerini söylemişlerdi. Hrant Dink olayı yeniden ele alındı. Muhsin Yazıcıoğlu’nun götürülüş tarzı, Hrant Dink’in öldürülüş tarzı Cemaat’in tarzıdır. Muhsin Yazıcıoğlu’nun BBP’yi tetikçi hale getirmek için öldürdüler. O buna direniyordu.
Heyet: Başkanım, ben Muhsin Yazıcıoğlu ile tanışırdım. Helikopter kazasından bir ay önce bir televizyon kanalındaki canlı yayında kendisine şöyle bir soru yöneltildi. Muhabir “Hrant Dink olayı, ardından gelen Rahip Santoro ve Malatya Zirve Yayınevi olayları hep gelip sizin partinize dayanıyor. Sizin partide neler oluyor Başkan?” diye sordu. Yanıt olarak Muhsin Yazıcıoğlu şöyle dedi. “Biz de bu konu üzerinde çok araştırmalar yaptık. Bizim dışımızdaki bir gücün irademiz dışında tarlamızı sürdüğünü saptadık.” Bu röportajdan tahminen bir ay kadar sonra helikopter kazasında ölmesi çok manidar.
A. Öcalan: Evet, tahmin ettiğim gibidir. Büyük Birlik Partisi Muhsin Yazıcıoğlu’ndan sonra altı maddelik program çıkardı. İki maddesi önemliydi. Apo için idam, bir de çocuk tecavüzcüleri için idam yazmışlardı. Bunu bilinçli yapmışlardı. Ben Pozantı ve benzeri Cezaevlerindeki o tecavüzlerin de intikam hareketi olduğunu düşünüyorum. O tecavüz olaylarının tamamı birer intikam mesajıdır. Siz CIA’nın nasıl bir örgüt olduğunu biliyor musunuz? Ürdün’deki pilotun yakılması da, Zirve Yayınevi katliamı gibi katliamlar da mesajdır. Zirve katliamı Türkiye’yi alt üst etme operasyonudur.
Bizim kutsal barış okumuz parçalanmak isteniyor. Cizre’de de yaptıkları oydu. Sekiz çocuk katledildi. Onu durdurmak da önemlidir. Şimdi sanırım biraz durdu. Cizre, Yüksekova, Silopi, İdil, Lice, Bingöl dâhil, geleneksel Türkiye toplumuna altmış-yetmiş yıldır dayatılan darbe pratiğinin son halkası yapılmak isteniyor. Barış ve demokratik çözümün başarısızlığa uğratılması hedefleniyor. Tüm kamuoyumun barış ve demokratik çözüm sürecinin, müzakere sürecinin niteliğini çok tarihi ve kutsal bilerek sahip çıkması, bu provokasyonlar ve komplolara gelmemesi önemlidir. AKP de Hüdapar ve benzeri gibi ne idüğü belirsiz şeylerden uzak durmalı, Hüdapar eliyle halka saldırma anlayışından vazgeçmelidir. Demokratik gösteri hakkı olmakla birlikte kanunları zorlayan, asayişi zorlayan silahlı eylemler, hendek kazma ve benzeri şeyler yapılmamalıdır. H. Beyin konuşmasını ben de izledim. Bir yönünü eleştiriyorum. Dolu ve boş tarafı doğru anlamak, tarafları doğru tanımlamak önemlidir. İzleme Kurulu denetimi altında tahkim edilmiş bir ateşkes önemlidir. Ben dayatmıyorum. Kandil’le siz de tartışın. Bu sizi de kurtarıyor. Çünkü on-on iki yaşındaki çocuklar katlediliyor. Cizre’de uykudaki hücreler uyanmayı bekliyor. İzleme Kurulu takip edecek deyin.
Yorumum: evet, Abdullah Öcalan Fetişi ve Fetişgilleri çok iyi okuyor ya da bir başka deyişle çözüyor. Peki, bunu, simbiyotik ikizi (mevcut zihniyet) yapamıyor mu? Pekâlâ, yapıyor ama o dönem Fetişin ve Fetişgillerin önünü temizlemesini istemişti. Çünkü devlet içinde kendine çalışacak kadrosu yoktu. Kendilerine lazım olan temizliğe ordu ve yargı ile başlamışlardı, halen devam ediyor. Mevcut zihniyetin devlet ve hükümet kadrolarına atadığı adamların hepsi organize suç örgütüne bağlı olarak çalışıyorlar. Gün geçmiyor ki kişisel çıkarları için çalıştıkları ortaya çıkmasın. Ne zaman çıkar ilişkisi bitiyor o zaman o kişi sepetleniyor. Bilgisiz ve başarısız tüm insanlar devlette ve hükümette iş görüyor. Bunun bir manası olmalı. Ve o mananın ne olduğunu mevcut zihniyetin seçmenleri dışında kalanlar görüyor ama ağızlarını açtıkları an “hain ve terörist” yaftası ile damgalanıyorlar. Mevcut zihniyetin suç odağı olduğunu Anayasa Mahkemesi tescillemişti ama nedense tarihe gömmemişti
KGM: Evet, bu gerekçelerle operasyon olabilir. Kandil’in de bir özeleştiri yapması lazım.
A. Öcalan: Evet, Kandil’le de tartışırsınız.
İkinci önemli husus silahlı mücadelenin bırakılması meselesi. Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı silahlı mücadele temelinde yaptığımız çıkış, yani gerilla savaşı, bu müzakere sürecine girerken, tarafların gündeminde olan dokuz-on ana başlık temelinde demokratik çözüme giderken asgari müşterek ilkelerde silahlı mücadeleyi bırakma temelinde stratejik kararı vermek için PKK’yi bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum. Bu bir niyet beyanıdır. Dokuz on maddelik mutabakatta uzlaşırsak, silahlı mücadele yerine demokratik siyasetin geçmesi için beyan ediyorum. Bunu kendi aranızda da Kandil’de iyice tartışın. Beni doğru yansıtmanız önemlidir. Hükûmetle yaptığınız görüşmelerde ifade edin. Demokratik Anayasa ittifakına açığız. Demokratik anayasayı hangi parti istiyorsa bunu görüşebiliriz. CHP ile de olsa anayasa için ittifaka gideriz. 1923’ten 24 Anayasasına giderken Demokratik Anayasa imkânı vardı. Ama Meclis ikinci grubunun tasfiye edilmesi ile diktatörlük yolu açıldı. Mustafa Kemal’in kendisi Eylül İzmir zaferinden sonra “Ankara’ya gideceğim, çiftlikte yaşayacağım” diyor. Ancak etrafını kuşatıyorlar. Sonraki karanlık, anlatırım. AKP de hegemonik anayasaya gitmek istiyor. Güvenlik yasası dâhil, bu anlayış en başta AKP’yi götürür. Bu yasa provokasyon üzerine yapılıyor. 6-7 Ekim’in kendisi provokasyondu. Provokasyon üzerine yasa yapmak sorunu giderek büyütür. Çıksa da, çıkmasa da benim için kadüktür. Benim için önemli olan anayasadır.
(Heyete dönerek) Siz de sokağı demokratik temelde kullanın. Uyanık olun. AKP’yle mücadele etmeyin demiyorum. Biz AKP’yle savaşıyoruz, mücadele ediyoruz. Şu anda CHP, MHP hükûmeti yok, bürokrat hükûmeti de yok. Biz AKP hükûmeti ile mücadele ediyoruz. Hükûmet ayrı, devlet ayrıdır.
…
A. Öcalan: Dokuz-on maddelik ana tartışmamız yerel demokrasi temelinde demokratik bir statünün elde edilmesi üzerinedir. Tüm kimlikler ve varlıkların (cemaatler, tarikatlar, etnisiteler, sınıflar, inançlar, sivil toplum vb.) demokratik bir statü elde etmelerini hedefliyoruz. Demokratik statü, demokratik anayasa olarak ifade ediyorum. Demokratik özerklik demiyorum artık. Bazı hassasiyetleri dikkate alarak yerel demokrasi ifadesini kullanıyorum. Bu demokrasinin yerel boyutudur. Ulusal boyutunu da tartışırız. Biz Türkiye’yi yerel demokrasiye taşıyacağız[1]. Aynı zamanda özgür yurttaşı yapacağız. Yurttaşlığı yeniden tanımlayacağız. Devlete kul değil, özgür olan yurttaşı tanımlayacağız. Vatandaşlık kavramı büyük bir karmaşa içindedir. Siz de çalışmalarınızı bu temelde yürütün.
…
4 Şubat 2015
Devlet heyetiyle demokratik müzakere taslağı
1- Diyalogdan müzakere formatına geçiş. Tarihi anlam ve önemi. Kısaca ülke, bölge ve dünya durumu.
2- Müzakerelere geçiş için tahkim edilmiş ateşkes ve demokratik siyaset stratejisine geçiş, deklarasyon, İzleme Kurulunun bundaki rolü.
3- Müzakerelerde süreklilik ve anayasal hedef.
4- Eğer çözüm yasası yetersiz kalıyorsa daha somut müzakere yasası ihtiyacının karşılanması gereği.
5- Müzakerelerin İmralı esaslı geliştirilmesinin diğer alanlara taşınılması.
6- Müzakere sürecinin Suriye’deki gelişmeler üzerindeki etkisinin doğru değerlendirilmesi, ortak stratejiyle hareket edilmesi gereği.
7- Müzakere sürecinin Irak ve Kurt Federe Devleti üzerindeki etkisi ve ortak stratejisi ihtiyacı.
8-Müzakere heyetlerinin doğru zamanlamayla genişletilmesi hususunun göz ardı edilmemesi.
9- Müzakere sürecinin İzleme Kurulu üzerinden toplumsal kesimlere doğru yansıtılması. Anayasal çözüme odaklanması. Olası saptırmalara karşı yetkin caba içinde olması.
10- Müzakere heyetlerinin uzman ihtiyacının karşılanması. Medyaya yansıtılmasının tek taraflı ve müştereken gerçekleştirilmesi sorunu.
4 Şubat 2015
Sonuna geldiğinize göre burayı tıklamanızda sorun yok demektir.
[1] Konuya adını veren cümle.
Hits: 614
Celal Bayar’ın Millî Mücadele’deki Askeri Faaliyet...
- 20 Eylül 2022
Sultan II. Abdülhamit – I
- 15 Ekim 2022