
Sultan II. Abdülhamit – I
- 15 Ekim 2022
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; MGM Tarih
- 2
Sultan II. Abdülhamit hakkında aslı astarı olmayan iddialar ortaya atılmasının sebepleri:
Ülkemizde kırk seneden uzun bir süredir siyasi arenada sıkışan bazı siyasetçiler, zaman zaman II. Abdülhamit’in adını anarak bir sürü hikâye anlatmaktadırlar. Sadece siyasetçiler de değil, tarihçi olmadıklarını gizlemek için kendilerine üstat vb. çakma lakaplar takan ve bazılarının akıl sağlığı yerinde olmadığına dair raporları bulunan şahıslar da aynı iddiaları ileri sürmektedirler.
Bu kişiler, iddialarına resmi bir belge bulamadıklarından, bir sürü efsaneye veya hatırata başvurmaktadırlar. Hatta bir siyasetçi, bir zamanlar televizyon kameraları karşısında yaptığı bir konuşmada, Abdülhamit hakkındaki iddiaları dedesinden dinlediği hikayelere dayandırdı. Böylece, muhtemelen okuma yazması bile olmayan ve Anadolu’nun ücra bir yerinde yaşadığı için İstanbul’da ne olup bittiğinden bihaber olan yaşlı bir adamın torununa anlattığı hiçbir kaynağa dayanmayan hikayeler, tarih kaynakları arasına girmiş oldu.
İster dedesinden ister üstadından veya raporlu delisinden duymuş olsun, bu tür iddiaların ileri süren kişilerin anlattığı hikayelerin değişmeyen temaları; Abdülhamit’in tek bir karış veya tek bir gram toprak kaybetmediği ve ülkeyi 33 yıl boyunca huzur içinde yönettiği iddialarından oluşmaktadır. Halbuki, II. Abdülhamit’in iktidarı süresinde Osmanlı İmparatorluğu’nun bu günkü Türkiye coğrafyasının iki katından fazla toprak kaybettiği, döneme ait en basit tarih bilgilerini içeren kitaplarda bile yazılıdır.
Bu bilgiler, sadece cumhuriyet dönemi tarihçilerinin değil Osmanlı tarihçilerinin yazdıkları kitap ve makalelerde de vardır. O da yetmez diyen varsa yabancı ülkelerde yayınlanan Osmanlı tarihi ile ilgili kitaplara bakabilir. Onlarda da aynı şeyler yazmaktadır.
Peki ama herkesin doğru olmadığını gayet iyi bildiği bu iddialar neden meydanlarda veya kameralar karşısında sürekli olarak dillendirilmektedir?
Bence bunun birinci sebebi, iktidarda işler yolunda gitmediği için sıkışan politikacıların kamuoyunun dikkatini gerçek sorunlardan başka bir yere çekme ihtiyacı duymalarıdır. Çünkü tarih, bizim insanımızın çok merak ettiği, ilgilendiği ve gurur duyduğu ama okuma alışkanlığı olmadığı için en cahil olduğu alandır. Bu sebeple, sıkışan her siyasetçi tarihe gönderme yaparak halkı uyutmaya çalışmaktadır.
İkinci önemli sebep, II. Abdülhamit’in oldukça uzun süre tahtta kalan bir padişah olmasıdır. Uzun süredir iktidarda kalan ve ülkeyi artık yönetilemez hale getiren siyasetçilerimiz, “kendileri gibi uzun süre iktidarda kalan bir padişahı örnek vererek ona haksızlık yapıldığını şimdi de kendisine haksızlık yapılmak istendiğini, halbuki onun ülkeyi çok iyi yönettiğini” vurgulayarak halkın bilinç altına seslenmeye çalışmaktadırlar. Böylece, kendilerinin ülkeyi iyi yönettikleri ama aynı Abdülhamit’e yapıldığı gibi kendilerinin de hainler, dış güçler veya başka bir hayali güç tarafından haksız bir şekilde iktidardan indirilmeye çalışıldığı mesajı vermektedirler.
Üçüncü önemli sebep ise Osmanlı’da modernleşme hareketleri başladığında ortaya çıkan ve Tanzimat ile kökleşen yenilikçi ve muhafazakâr ayrımına vurgu yaparak muhafazakâr kişileri kendi yanlarına çekme gayretidir. Onlara göre Abdülhamit; çok muhafazakâr bir kişi ve çok iyi bir Müslümandır. Yani, aynı kendileri gibidir. Bu büyük padişah, batıcı İttihatçılar tarafından haksız bir şekilde tahttan indirilmiştir.
Bu söylem, her zaman işe yaramaktadır. Çünkü tarihi tarihçi olmayan kişilerden öğrenen, okumayı sevmediği için birinci el tarih kaynaklarından yararlanarak yazılmış eserlere bakmaya lüzum görmeyen geniş bir kitle bu sözlere inanmaktadır. Öte yandan, muhalif çevreler de bilerek veya bilmeyerek bu oyunda kendilerinden istenilen rolü oynamaktadır.
Bu tür iddialar ne zaman dillendirilse, dillendirenlere muhalif olan kesimler hemen bunların yalan olduğunu söyleyip ardından da Abdülhamit’i kötülemektedirler. Böylece, tartışma futbol takımı taraftarlarının kavgasına benzer bir duruma dönüşmektedir. Yani toplum; hiçbir mantığı, ideolojisi veya başka bir derinliği olmayan bir kamplaşma içine girmektedir.
Bu kör dövüşünden kafasını karışıp da gerçek nedir diye merak edenler için şunu söylemekte fayda var; yukarıda bahsettiğimiz iddiaların hiçbiri gerçek durumu göstermemektedir. Abdülhamit, onu kendilerine kalkan yapanların anlattığı gibi bir insan değildir. Öte yandan, ona sövüp saymaya varan yorum ve hakaretlerle saldıran kişilerin tarif ettiği gibi biri de değildir. İki taraf da gerçekle hiç alakası olmayan kendi Abdülhamitlerini anlatmaktadır.
Bu sebeple, lehte ve aleyhte desteksiz atıp tutanların söylediklerine bakarak gerçeğin ne olduğunu anlamak mümkün değildir. Gerçeği anlamak için tarihçilerin; yani tarih eğitimi almış ve bu alanda akademik kariyer yapmış, onun bunun anlattığı masal ve hikayelere göre değil, orijinal kaynaklardan yararlanarak kitaplar ve makaleler yazmış gerçek tarihçilerin anlattıklarına bakmak gerekmektedir. Böylece, siyasetçi ve çakma tarihçilerinin anlattığı masalların gerçekle pek uyuşmadıkları görülecektir.
Hits: 36
TÜRKİYE’Yİ YEREL DEMOKRASİYE TAŞIYACAĞIZ
- 9 Ekim 2022
Sultan II. Abdülhamit – II
- 17 Ekim 2022