
POLİTİKA YAPMAK BÜYÜK USTALIK İSTER
- 20 Kasım 2022
- Güven Kaya
- Başlık; Türkiye
- 16
İMRALI GÖRÜŞMELERİ – 25
19.11.2022 / ANAKARA
Not 1: bu kez, son bölüm olduğu için, özet geçmeden, tam olarak aktaracağım.
Not 2: metin içinde görülen koyulaştırmalar ve altını çizmeler tarafımdan yapılmıştır, önemli gördüğüm ve dikkat edilmesi içindir.
Not 3: yorumlarım kişisel ve konu hakkındaki bilgi ve görgümle ilgili olup, geneli bağlamaz. Sadece bilgi verici ve yol açıcıdır.
A. Öcalan: Heyet gecikti. Bunun sebebi nedir?
S. S. Önder: İki kez koster deniz ortasında arıza verdi. O nedenle bir gecikme yaşandı.
A. Öcalan: Bu durum sık yaşanmaya başlandı. Buna karşı önlem almak gerekir. Heyet gerekirse helikopter ile gelebilir. Kaldı ki denizin ortasında her türlü sonuç ortaya çıkabilir. Hassas bir süreçten geçiyoruz. Her türlü ihtimali düşünmek zorundayız. Bu mesele hayatidir. Tehlike olursa tam bir sabotaj olur. İlave güvenlik de alınması lazım. (Yetkiliye dönerek) Kendi güvenliklerini kendileri alamazlar. Ben kesin biliyorum, bu süreç ilerlerse kesin bir darbe yeriz.
KGM: Bu konuyu biz de değerlendiriyoruz. Böyle sorunlarla olmaz tabii. Önerdiğiniz diğer yöntemler olabilir. Bunu değerlendireceğiz.
A. Öcalan: Hemen geçelim.
KGM: Çok dakiksiniz. Çok hızlısınız. Kronometreniz çalışmaya başladı, değil mi?
A. Öcalan: Bir köylü benim için babama “Bu nasıl bir çocuk, cıva gibidir” dedi. Ben hep öyleydim. Hem hareketli, hem hızlıydım, hem de disiplini hiçbir zaman elden bırakmadım.
KGM: Avrupa kültüründe başta çorba içilmez. Bu yoktur. Ama son yıllarda bu konuda yapılan bilimsel araştırmalar bunun ne kadar verimli olduğunu gösterdi. Bu bir Ortadoğu ve Anadolu kültürüdür. Batı da yeni yeni önemini fark etti.
A. Öcalan: Tabii Avrupa vahşiydi, çok ilkeldi. Anadolu ve Ortadoğu kültürünün önemini hep vurguluyorum. Şimdi de Avrupa yaşam tarzına birçok açıdan karşıyım. Yaptıkları tam bir siyasi hegemonya ve kültürel emperyalizmdir. Buna karşı bu toprakların kültürüne sahip çıkmalıyız. Beslenme alışkanlıkları bile sağlıksızdır. Bu obezite tarzı şeyler onlarda daha çok görülür.
S. S. Önder: Mehmet Akif üç şeyi bulana Allah rahmet etsin diyor. Yemekten önce çorba, mezarlığı Selvi ağacı dikmek ve uyuyanın altına yumuşak bir şey sermek. Bu üçü birbirine çok yakışıyor.
A. Öcalan: Evet üçü de önemlidir. Bu toprakların kültüründen bahsediyor. Kemal Tahir de bu konuda önemli şeyleri tespit etmişti. Değişik bir solcuydu. Sol sağdır, sağ soldur diyordu. İyi tespit etmiş ama bunu sonuca götüremiyor. Ömrünün sonuna kadar hazin bir çöküş ve yalnızlığı yaşıyor.
S. S. Önder: Onun beş cilt halinde hazırlanmış edebiyat ve sanat notları kitapları var. Onu sizin için ben sahaflardan arayıp bulayım. Kitap yazmak için derlememiş, sadece notlarını bir araya getirmiş ama çok kıymetli eserlerdir.
A. Öcalan: Evet, iyi olur, önemlidir. Bu topraklarda gerçek bir sosyalist olacaksan, İslam tarihindeki öze bağlanman lazım. Yoksa solculuk olmaz. Bunu yanlış anlamayın. Ben İslam ideolojisi ile sosyalist ideolojiyi eklektik hale getirelim demiyorum. Ontolojik varlık var. Bu meseleyi ben ontolojik olarak ele alıyorum. Sosyalizmi de orada arayacaksın. Sosyal kurumlar, ekonomik kurumlar, sınıflar ve benzeri, hepsini bu temelde ele almak lazım. Sosyalizmi oradan anlayacaksın. Alper onlar bilmiyorlar. Bilmedikleri için de ittifaka gelmediler. Onlarla ilgili çözümlemeler yapacağım. Bu durumu Türkiye
Solunda bir tek Hikmet Kıvılcımlı tespit etti. Ama tespit etti, tezlerini geliştiren olmadı. Biliyorsunuz yirmi yıl da cezaevinde kalmıştı.
KGM: Evet, Türkiye solu bir türlü bu değindiğiniz gerçeği anlamıyor.
A. Öcalan: İran mollaları solculara karşı mutlak zaferi niye kazandılar, biliyor musunuz? İran bize de ideolojik hamle yapmak istedi. İşte görüyorsunuz, Diyarbakır’da yapılan sahte ve uyduruk bir kongre var. Kararlarına falan bakıyorsunuz, sahte işte. Bunlar Demokratik İslam Kongresine de katılmadılar. Daha önce de söylemiştim, bunlar hep İran sızmasıdır. İran’ın Diyarbakır üzerine güçlü bir sızması var.
KGM: Heyetin her buraya gelişinde İran hamle yapıyor. En son bu idamları devreye koydu.
Hatip: Başkanım, zaten bugünlerde de İran Büyükelçiliğinin Siyasi Müsteşarı aracılığıyla bizden yoğun bir görüşme talepleri oldu. Biz de idamların gerçekleştiği bu ortamlarda kendileri ile görüşmeyeceğimizi belirttik.
A. Öcalan: Ben görüşmeyin demiyorum, görüşebilirsiniz. İran’ın idamları “Gelin bizimle görüşün” idamlarıdır. Sizden bu idamları durdurmak için aslında yalvarma bekliyor. AKP’ye de mesaj veriyor.
O gençleri rehin tutmadır. Türkiye’ye de “Gelin Kürtleri işte böyle öldürelim” diyor. Kürtler için böyle yapabilirim mesajıdır. Esad da onların etkisi altında saldırıyor.
KGM: Geçenlerde Ahmedinecad Türkiye’ye gelmişti. Etrafında bir sürü kalabalık toplanmış. İyi derecede Türkçe biliyor. Ama başkanlığı döneminde tek kelime Türkçe konuşmamıştı. Yani İran Türkiye ile yakından ilgileniyor.
A. Öcalan: Evet, izledim. Ahmedinecad aslında azılı bir Türk düşmanıdır. Özel görevlidir. Aşırı Pers milliyetçisidir. İran korkunç kirli oynuyor. İsrail’den farkı yoktur. Hedefleri Anadolu’dur.
KGM: Ahmedinecad’ın gövde gösterisi tesadüf değildir.
A. Öcalan: Doğu Perinçek’in televizyonları da epey güzelleme yaptılar. Boşa yapmıyorlar. Ben Türkiye’nin güvenlik politikalarını da eleştiriyorum. Hiçbir şeyin farkında değiller. Lübnan’a iki kişi olarak geldiklerini hatırlıyorum. Lübnan Hizbullah’ı o zaman kuruldu. Şimdi iki kişi geldikleri Lübnan’ı aldılar. Yemen’i aldılar. Tikrit de hemen hemen gitti. Şimdi sırada Erbil var. Erbil de gitti gidecek.
KGM: Ama İran’ın en iyi adamları da Kandil’dedir.
S. S. Önder: Kuru iftiradır.
A. Öcalan: İran’la ilgili Kandil’i de hep uyarıyorum. Odönem benimle her görüştüklerinde de benim bir gözüm arkadaydı. Hasan Sabah var, biliyorsunuz. Yöntemleri oldukça gelişkindir. Burada her an beni de götürebilirler.
Devlet Yetkilisi: Şimdi de bölgede Kasım Süleymani dolaşıyor. Neler planladığını iyi görmek lazım.
S. S. Önder: Kasım Süleymani’nin devreleri biraz karışmış. Kayışı kopmuş boşa dönen motor gibidir. Eski savaşta kaybettiği arkadaşlarının mezarına gidip siz gittiniz ben burada kaldım diye ağlıyormuş.
A. Öcalan: Nereden biliyorsun bunları?
S. S. Önder: Her yerde yazıyor Başkanım.
A. Öcalan: Çok fanatikler.
KGM: İran yönetiminde Kudüs gücü etkilidir. Dini liderliğe bağlı olduğu için etkilidirler.
A. Öcalan: (Hatip’e dönerek) Siz de çok safça yaklaşıyorsunuz. Bunlar başta sizi olmak üzere hepinizi öldürebilirler. Bir Kürt’ü öldürmek onlar için önemlidir. İran deyip geçmeyelim. Bunun tarihi kökenleri var. Persler ilk zaferini Kürtlere karşı kazanmış. Med Kralı Kiros var. Ben de oradan çok ders aldım. Kiros da ‘kuro’ anlamındadır. Kürtçe oğul anlamına geliyor. Bunlar Med saraylarında büyütülmüş Harpagos’la o Kiros ittifak yapıyor. Herodot bu olayı şöyle yazmış: “Ey alçak, beni devirdin. Hiç olmazsa yerime bir Kürt getirebilirdin. Neden bir kuro getirdin?” İki bin beş yüz yıldır bu durum devam ediyor. Kimse bilmiyor, ben tespit ettim. Halen asıp kesiyor, öldürüyor. AKP buraya her geldiğinde iki üç Kürt’ün kafasını kesiyor. Tıpkı Dehhak gibi. Bu tam anlamıyla bize bir tehdittir, akıl alacak şey değil. Bunları ileride de konuşuruz.
(Heyete dönerek) Sizleri de eleştireceğim. Dün Pervin arkadaşın açıklaması vardı. Yalçın ‘külliyen yalan’ dedi. Ben daha önce de söylemiştim. Sen siyaseti düz yapıyorsun. Yalçın ise doğru olanı yapıyor. Siyasette bicim önemlidir. Öz olarak senin dediğin, ama bicim olarak Yalçın’ın yaptığı doğrudur. Sen külliyen yalan söylemedin, o da külliyen doğru söylemedi. Bicim özden daha önemlidir. Umarım birbirinizden özür dilersiniz. Bu sorunu aşmak için Sırrı’yı baş sözcü yapalım. Daha iyi olur mu diye bakacağız.
Yorumum 1: böylece “kıro”nun da nereden türediğini öğrenmiş oluyoruz. Dehhak, Pers mitolojisinde şeytan olarak geçer.
Yorumum 2: hep karıştırılan ve bence özellikle karıştırılan terimler var. Siyaset, politika ve strateji. Siyasetin mastar hali “sys” dir. Yani seyis, yani terbiyeci. Politika Grek kökenli bir sözcüktür ve anlamı sanıldığı gibi çoklu/çok hareket değildir, şehir hareketleridir. Strateji ise geniş zamanda izlenecek yol manasındadır. Bu bilgilerden sonra kim hangi niyetle bunları birbirleriyle örtüştürüyor, siz değerlendirin.
KGM: Bu tartışmada kötü niyet yok. Ama bu çözüm öneriniz daha toparlayıcı olabilir.
A. Öcalan: Bu işler çok hassastır. Biçimle ilgili sorunları çözmemiz gerekir. Ben buna çok dikkat ederim. Heyete de elli kez söyledim. İşte Sırrı da Apocuyum diyor. Apocuyum demek büyük ciddiyet ister. Ameller niyete göre olmalıdır.
S. S. Önder: Başkanım, elli yaşından sonra Apocu olmak da kolay değil.
A. Öcalan: Bunu sen söyledin, sen bana dayattın. Apocuysan ben ciddiyet isterim. En azından üç ay ciddi Apoculuk istiyorum. Müzakere sürecinde tam bir Apocu olacaksın. Bizim yaptığımız iş ciddidir.
Müzakere ciddi bir iştir.
S. S. Önder: Üç ay değil, bir ömür boyu Apocu olacağım.
A. Öcalan: Zaten pazara kadar değil mezara kadar demiştim. Yeteneklisin, ama sorunun benimle fazla pratik yapmamış olmandır. Türkiye’de siyaseti de fahişeleştiren, baştan çıkaran bir sistem var. Buna dikkat etmen lazım.
Devlet Yetkilisi: Bu tarz konularda basın kendi istediğini almak için özel bir çaba içerisindedir. Bir cümle bulunca cımbızlayıp kullanıyor. O nedenle dikkatli olmak lazım. Geçenlerde Abdullah Gül için de böyle bir tuzak soru hazırlamışlardı. (“Hükûmete karşı intifadayı ne zaman başlatıyorsunuz?” sorusunu ima etti.) O da çok ustaca bir yanıt vererek “Bravo, çok güzel bir soru sordunuz, sizi tebrik ederim” dedi ve soruyu çok ustaca yanıtlamış oldu.
A. Öcalan: (Gülerek) Beni can evimden vuran soruyu sordun diyor.
S. S. Önder: Biz Meclise ilk geldiğimizde, ben olmaz olsun böyle devlet diye bir konuşma yapmıştım. Devlet Bahçeli de “Bu Mecliste olmaz olsun böyle devlet diyen hainler maaş alıyor” diye demeç vermişti. Gazeteciler grup toplantısında bana “Devlet Bey böyle söylüyor sizin için” diye sordular. Ben de ben devleti kastetmiştim, Devlet Beyi değil diye cevap vermiştim.
A. Öcalan: MHP’nin devletçiliğini çözümlüyoruz. Yüzüne Türklük maskesi geçirilmiştir. Maraş, Sivas, Tokat ve benzeri olaylarda müthiş bir intikamcı yaklaşım var. Hatip Beyin bana verdiği o belgedeki makale de beni doğruluyor (Geçen görüşmelerde Hatip Beyin Tahşiyecilerden alıp ilettiği makale). Benim üzerimde oynamalarına hayret ediyorum. Beni fanatik bir Türk düşmanı yapmak istiyorlar. Bahçeli’nin nasıl bir Kürt düşmanlığı varsa, beni de onun karşısına bir Türk düşmanı olarak götürmek istiyorlar. Hakan Beyin bu duruma düşürülmesi de onların işidir. Oktay Vural’ın dünkü açıklamalarını izlediniz mi? Oktay Vural’ı araştırın, altından ne çıkacağını görürsünüz.
Yorumum: birincisi; MHP ile ilgili olan yaklaşımı, gerçekten, doğrudur. Anılan o katliamlarda öldürülenlerin hepsi gerçek Türk’tü, asıl öldürenlerin ne olduğuna bakmak lazım ve o da bunu vurguluyor. İkincisi; Oktay Vural’ın ne olduğunu merak ettim. Araştırdım ama denk gelmedim. Diyarbakır doğumlu, kendi ismi ile oğullarının (Oğuz, Yavuz) isimleri öz Türkçe; pekâlâ kastedilen çelişki ya da olumsuzluk tam olarak nerede? Çokça gördüğümüz gibi, dönme Ermenilerin soyadı olarak “Asiltürk, Öztürk…” gibi içinde Türk barındıran sözcükleri kullanmasına benzer bir şey mi?
S. S. Önder: Bir yeğeni de kadın arkadaş, gerilladadır.
A. Öcalan: Olabilir. Önemli değil. Biz Oktay Vural’ın zihniyetinden bahsediyoruz. Abdülhamit’in düşürülüşünü devam ettirmek istiyorlar. Siz bunun ne kadar farkındasınız, şüpheliyim. Kandil ne kadar farkında, şüpheliyim. Meclisteki kavgalarınıza bakıyorum, hayret ediyorum. Diyarbakır’daki kavgada da, Kandil’in kavgasında da aynı. Kavga yapmaya bir şey demiyorum. Ama dost kim düşman kim, bilmek lazım. Taktik, strateji ve benzeri olması lazım. Sizde de, Kandil’de de taktik yok, strateji yok, örgüt yok.
Yorumum: terörist başının Abdülhamit konusunda bilgisinin yüzeysel olduğunu değerlendiriyorum. Abdülhamit’in halli millilik açısından gerekliydi, İttihat ve Terakki tam da bunu yaptı.
S. S. Önder: Cumhurbaşkanı ile Davutoğlu arasındaki çelişki iyice gün yüzüne çıktı. Geçenlerde Akif Beki’nin bir yazısı vardı. Bilmiyorum, okuyabildiniz mi? Davutoğlu hakkında müthiş küçümseyici ifadelerle karşıt bir yazı yazmış.
A. Öcalan: Bu çatlak benim de yorumumdur. Hakan Beye de bunu ben aktardım. Sırrı bana birkaç bilgi vermişti. Ona dayanarak Hakan Beye de söyledim. Hakan Bey ile Davutoğlu ittifakına karşı hamleler var. O işaretler ortaya çıkıyor diye mi düşünüyorsunuz? Hakan Bey ile ilgili üç sır var. Ben ilk günden ona söylemiştim. Hegemonik ilişki yerine demokratik ilişki gereklidir. Muhammed Beyle de bu konuyu tartıştık. Şimdi bu demokratik ilişkiye en çok kendisinin ihtiyacı var. Halk kimde ise o getirir, güç ondadır. Karşı gücün de Hasso Hüsso olmadığını düşünmeleri lazım.
KGM: Birinci gündem olarak buradaki mahkûmların durumunu konuşalım. Mahkûmlar değişti.
A. Öcalan: Geldiler mi, bir yerde mi bekletiliyorlar?
KGM: Buradakileri dün akşam gönderdik. Diğerlerinin yazıları çıktı, bir iki güne burada olacaklar.
P. Buldan: Zaten gelecek arkadaşların ailelerine haber verilmiş. Bulundukları cezaevlerinden arkadaşların aileleri tek tek aranmış. Çıkışlarının yapıldığı, adaya gönderilmek üzere yola çıktıkları söylenmiş.
A. Öcalan: Buraya gelecek olan kimlerdir, bana hatırlatın.
P. Buldan: Dün son bir kez daha arkadaşlardan teyidini alarak Muhammed Beye isimleri bildirdik. Bir, Mehmet Sait Yıldırım; iki, Ömer Hayri Konar; üç, Çetin Arkaş; dört, Nasrullah Kuran; beş,
Veysi Aktaş.
A. Öcalan: Değiştirebilir miyiz bunlardan? Buraya bir kadın yazabiliriz. Bana mektup yazan kadın arkadaşlar var. Hatta şöyle yapalım. Erkek arkadaşlar dışında üç dört kadın arkadaş ismi veririz.
Onlar da gelirler. Bu erkek arkadaşlardan ilk dördü olabilir.
Hamili bana yazıyor. Hamili’nin Kandil’e yönelik ciddi eleştirileri var. Bu yönlü Hamili gelirse Kandil’in tarzını da açığa çıkarabilirim. Eğer Hamili’nin gelmemesi bu eleştirilerden dolayıysa arkadaşlar beni aydınlatabilirler. Hamili geri çekilme sürecinde Kurtalan ovasında Celal sahtekârından bahsediyor. Bu sahtekâr Kurtalan ovası üzerinden arkadaşları geri çekiyor. Bundan kaynaklı yüzlerce arkadaş şehit düştü diyor. Böyle sorunlar var. Buna benzer birkaç sorun daha vardı. Bu eleştiri anlaşılır bir eleştiridir. Hamili’nin burada bana sorun çıkaracağını sanmıyorum. Ben Hamili’nin de, diğerlerinin de söylediği tam doğrudur demiyorum. Öğrenmeye çalışıyorum.
Ceylan: Çok nitelikli arkadaşlar var. Buradaki durumdan emin olmadığımız için bir netleşme durumu yaşanmadı.
P. Buldan: Başkanım, daha önce bu konuyu yetkililerle görüşmüştük. Belirlenen birkaç isim vardı. Fakat teknik olarak kadınların burada kalamayacağına dair bilgi verildiği için biz de o tartışmayı bitirdik.
A. Öcalan: Kimdi o isimler, bana bir kez daha hatırlatın.
P. Buldan: Şadiye Manap.
A. Öcalan: Şadiye şimdi kalsın. Başka kimler vardı?
P. Buldan: Zeynep Taşgir, Dilek Öz, Nesrin Akgül.
A. Öcalan: Evet, bunlar uygundur. Bunlara ek olarak Nilüfer Şahin olabilir. Sincan Cezaevindedir. Türk Solundandır. Bu uygun olabilir. Birikimli biridir.
Ceylan: Başkanım, isterseniz önerdiğiniz isimlerle beraber kimlerin olabileceğine dair hızla bir tartışma yürütelim, sonuçlarını size getirelim.
A. Öcalan: Tartışmanıza gerek yok. Daha önce zaten önerilmişlerse bir sorun yok. Bu Nilüfer Şahin de sanırım ESP kökenlidir, MLKP olabilir. Hamili için de tartışırsınız; olabilir de, olmayabilir de. Psikolojik olarak da ona bir şeyler verebilirim diye düşünmüştüm. Bu isimlerin içerisinde sorun yaratacak olan var mıdır?
P. Buldan: Zeynep’le ilgili arkadaşların çekinceleri vardı. İzin verirseniz kadın arkadaşlarla bir kez daha tartışalım. Çünkü herkes buraya gelmek ister. Tartışma yürüttükten sonra size iletelim.
A. Öcalan: Tamam, uygundur. Dilek’i tanıyorsunuz zaten. Nesrin’i de gidip gördünüz. Akşamki grup buradan çok fena gitti. Gidişleri hazin oldu. Cezaevi idaresi onlara daha önce söylemediği ve ani haber verdiği için sloganlarla burayı inlettiler. (Gülerek) İdareyle kavga ettiler. Bayram kıyameti kopardı. Bunu bir komplo olarak değerlendirmişler. Görseniz, acayip sloganlar atıyorlardı. Gelecek arkadaşlarla ilgili tartışmayı bitirelim. Siz de çalışın. Kadın arkadaşlarla ilgili nihai şeyi geldiğinizde söyleriz. Erkek arkadaşlar da hemen gelebilirler.
Yorumum: görüyor musunuz, adam cezaevi arkadaşlarının kim olacağına dair isim belirliyor ve neredeyse dikte ediyor. Bir nevi serbest bırakılmış zorbalık hakkını kullanıyor gibi bir durum. Özgüven yerinde, şımarıklık deseniz had safhada… böyle biriyle terörle mücadelede birlikte hareket edilir mi? Zaten maksat terörle mücadele değildi, bunu ve kurduğu örgütü her seçimde sağmal inek gibi sağmaktı. Öyle de oldu.
KGM: Kısa süre içerisinde İzleme Komitesi işini bitirmemiz lazım. Bir iki isimde heyetle farklı düşünüyoruz. Onları da sizle paylaşalım. Heyetle belirlenen isimler şunlardır: 1- Deniz Ülke Arıboğan, 2- Avni Özgürel, 3- Kadir İnanır, 4- Ahmet Taşgetiren, 5- Hilal Kaplan, bu isimle ilgili heyetin çekinceleri var. Tartışalım isterseniz. 6- Öztürk Türkdoğan, 7- Şahismail Bedirhanoğlu. Bununla ilgili de heyetin çekinceleri var.
A. Öcalan: Burada Diyarbakır’da sivil toplumu sanayi ticaret ve benzeri çevrelerini temsil edecek, toplumca kanaat önderi olarak kabul edilen birine ihtiyacı var. Bunu amaçlıyoruz. Heyetimizin referansı önemlidir.
P. Buldan: Hilal Kaplan da bize neredeyse küfür ve hakaret derecesine ulaşan yazıları yazdı, söylemlerde bulundu. Çok taraflı duruyor. Biz de böyle birinin tarafsız bir heyette görev alabileceğini düşünmüyoruz. Onun yerine Nihal Bengisu Karaca’da ortaklaştık.
A. Öcalan: Bu Bedirhanoğlu’nu Hatip Beye de soralım o bilir. Ailenin durumu nedir?
Hatip: Bunlar Piranlıdırlar. O bildiğimiz Botan’daki Bedirhanlarla bir ilgisi yoktur.
A. Öcalan: Başka bir şey söylemene gerek yok. Nihal Bengisu Karaca’yı çok gözüm tutmuyor. Kişiliğini tam bilmiyorum. İdeolojik oynaklığından emin olamıyorum.
S. S. Önder: Eski Cemaatçidir.
S. S. Önder: Yeni Şafak’ta yazan Fatma Barbarosoğlu olabilir mi?
Ceylan: Fatma Bostan Ünsal olabilir.
A. Öcalan: Nihal’in tehlikesi şu: Çok oynayabilir, sadık olmayabilir. Buradaki heyet müşahit grubu olacak. Hatta isim konusunda tereddüdümüz vardı, müşahit grubu da olabilir.
KGM: Gözlemci heyet de diyebiliriz. Bunlara da bir sözcü önereceğiz. Tek kişi grup adına açıklamaları yapar. Kaygıları bu şekilde giderebiliriz.
A. Öcalan: Buraya gelecek olanlarla konuşmalısınız. Buranın özüne sadık kalacaklar. Kendi yaklaşımlarını bir kenara bırakmaları lazım.
P. Buldan: Sibel Eraslan olabilir mi?
KGM: Yedeğe yazayım. Nihal Bengisu Karaca, Sibel Eraslan olarak yazıyorum. Bizim de tekrar konuşmamız lazım.
A. Öcalan: Nihal Bengisu Karaca olsa bile o muhtevasını dayatmaması lazım. Ona söyleyin, gazetedeki gibi yaparsa ya ben çıkarım ya da onu kovarım. Eski Cemaat artığıdır.
KGM: Ali Bayramoğlu, Beril Dedeoğlu isimleri de var yedekte.
A. Öcalan: Nazan Üstündağ olmalı. İşin uzmanıdır. Dünya deneyimleri ile ilgili dc yazıları var. Olması lazım. Bir tek Akiller Heyetinden olacak diye bir şart olmaması lazım. Sizin de açıklamanız doğru olmamış.
P. Buldan: Daha önce de konuştuğumuz isimler vardı. Fakat Müsteşarla yaptığımız görüşmede hepsi Akillerden oluşacak dediği için farklı isim önermedik. Fakat siz de dışarıdan isim olabilir demiştiniz.
KGM: Oraya takılırsak işin içinden çıkamayız. Bence bunlarla bir başlayalım, sonrasında değişim olabilir.
A. Öcalan: Nazan konusunda uzmandır, gelsin. Uzmanlığından yararlanacağım isimler var. Celalettin’in durumu değişti. Ona bir şey demiyorum.
KGM: Celalettin Can, Mithat Sancar olamaz. Milletvekili adayı olmuşlar.
A. Öcalan: Celalettin Can dışında Alevilerden bir başka isim var mı?
S. S. Önder: Arif Sağ’a teklif edilebilir.
A. Öcalan: Değerlendirme, kavrama kapasitesi ne olur? Buradaki çalışmaya dayanabilir mi?
S. S. Önder: Aşırı kilosu var. Sağlık sorunu ile ilgili emin değilim. İsterseniz bu konuda biz bir çalışma yapıp dönelim.
Ceylan: İbrahim Sinemillioğlu olabilir mi?
S. S. Önder: O da adaydır.
S. S. Önder: Ali Kenanoğlu olabilir mi?
İ. Baluken: Bildiğim kadarıyla o da adaydır.
Ceylan: Çalışma yapıp getirmemiz daha uygun olur.
A. Öcalan: Burada yapacağımız çalışmaları anlayacak, doğru anlatacak temsiliyetlere ihtiyacımız var. Burada vardığımız sonuçlara Aleviler açısından müşahitlik yapacak biri olsun. Daha sonra iletirsiniz.
Zaten gelecek hafta Çarşamba ya da Perşembe buraya geleceksiniz.
P. Buldan: İzleme Heyeti ile mi geleceğiz?
KGM: Heyetle değil seçim ve Nevruz için geleceksiniz. Nevruz’dan sonra bu grup gelecek.
A. Öcalan: Bu heyet için bizden mi, AKP’den mi diye bir şey yok. Oraya takılmayın, bunlar hakem olacak. Şahit, müşahit olacak. Burada konuştuğumuz isimler bu sürecin tüm momentlerini anlayabilirler, bunun için yeterli zekâları ve iradeleri var. Hatta eksikliklerimizi kapatacak, yol gösterecek isimler de var.
KGM: Önümüzdeki toplantıya gelecek grup bu sekiz kişi olacak.
A. Öcalan: Yedekler ne olacak?
KGM: Onlar şimdi değil.
A. Öcalan: Tekrar söylüyorum, Nazan’la sekiz kişi gelsin. Üç dört tane laik olsun. Celalettin olsaydı sorun yoktu, ama şimdi laik kesimin temsiliyeti azdır. Laik camiasından gelecek olan eleştirilerin önünü kesecek birkaç isim olsun.
KGM: Kendisi aday adayı oldu. Nazan’ın da ismini ben yazıyorum. İlgililerle konuşacağım.
Ceylan: Nazan’ın gelmesi şu açıdan da önemlidir. Kendisi Barış İçin Kadın Girişiminin de bir üyesidir. Barış için kadın girişiminin dört beş senedir barış ve müzakere süreçleri ile ilgili çok ciddi çalışmalar yürüttü. Onların da temsiliyetinin olması kadınlar açısından önemlidir.
A. Öcalan: Evet, ben de onun için önemsiyorum. İmralı’da kurulan masa fazlaca erotik bir masadır. Hiçbir kadın sesi yok diye eleştiri alıyoruz. Kadınların katılması yapılan bu eleştirileri de yerinde görüp doğruyu anlatmak acısından iyi olur.
KGM: Nevruz Bildirisine geldik.
A. Öcalan: Barzani ve Talabani’ye yazdığım mektuplar Nevruz mesajının omzudur. Zenginleştirmek için analizler yapacağım, not alın. Biz AKP’nin aklına uysak, AKP’yi de yerle bir eden gelişmeler olur. Cemaati burada konuştuğumuzda, darbe için Cemaatin gün saydığı koşullarda ben bu darbe girişimini ciddi buluyorum demiştim. Paralel yapı ve benzeri hiç ortada yokken ben burada bahsetmiştim. Erdoğan’ın Cemaatle can ciğer sarması olduğu günlerdi. Paris’in henüz olmadığı,
Baransu ve Emre Uslu’ların akıl hocalığı yaptığı günlerdi. O dönemler AKP müttefikine toz kondurmuyordu. Öyle olduğu için ben de sıkışıyordum. Çünkü bunlar sadece emniyet içinde değil, ordunun da yüzde onunu ele geçirmişler. Bu bilgileri Sabri Uzun ve Dursun Çiçek de doğruluyor. Sabri Uzun “Ben en çok ordu içindeki güçten çekiniyorum” diyor. “Ordu içindeki güç hiç teşhir olmadı, çok korkuyorum” diyor. Benim tahminim de ordu içindeki gücün kendini orada saklı tuttuğudur. Bu güçler devrededir. Harıl harıl bu gücü kullanacaklar. Burayı hükûmetle yaptığınız görüşmelerde de yansıtın. AKP de on yıl bunlarla ittifak yaptı. KCK tutuklamaları ve benzeri şeyler yaptılar.
Yalçınla, Hakan Beyle konuşun. AKP’nin bunlarla sağladığı ittifak belki elli kez provokasyon yaptı. Hakan Bey bilir. En son örneği 6-7 Ekim olaylarında oldu. Bizim sempatizanlarımızdan 6-7 Ekim olaylarında ve Cizre’deki çocukları dâhil edersek elliyi aşkın katletme var. HDP ve DTK de bu katliamların hesabını sormadı. Hükûmet ve devlet de bu konuda tek bir dava açmadı. Onlar bir tek Yasin Börü için otuz beş kişiye ağır müebbet istiyorlar. Yasin Börü’nün korkunç propagandasını yaptılar. Ama bizimkilerle ilgili ortada hiçbir şey yok. Ben şimdi bunu buradan cezaevinden söylüyorum. Siz de AKP’yi hizaya getirecek siyaseti yapamıyorsunuz. AKP’ye sormuyorsunuz. Soruşturma açtırmıyorsunuz. En son Emre Beyin çağrısıyla Barış Grubunu çağırmıştım. Lütfu Taş bu çağrıyla geldi. İçeride can verdi. Hasta arkadaşların durumu ortada. Bunu da engelleyen cemaattir. AKP’ye bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyorum. Siz de ciddi olacaksınız. Bu kadar olay oldu, hesap soracaksınız. Bu Yasin Börü olayı da Cemaatin yaptığı bir olaydır. Heyet öyleymiş, böyleymiş, peşinden konuşmayın. Bu işlerle uğraşın. Burada Cemaat oyunu nettir.
Ben muhataplık durumunu düşünerek elimizdeki esir olanların bırakılması için talimat vermiştim. Ben bu ilişkilerde ahlaki yaklaşıyorum. Ama onlar hasta arkadaşları bile hala bırakmadılar. Yaptığım bir şey karşısında herhangi bir şey istemem.
KGM: Bilgilendirmek için bir şey söyleyeyim.
A. Öcalan: Önemli değil, bırakın bitireyim.
KGM: Adalet Bakanına mevzuatın aşılması için talimat verildi. Şimdiye kadar PKK’den 17 kişinin bırakıldığını söylediler.
A. Öcalan: Ben PKK’lı demiyorum. Hasta olanların durumu insani bir sorundur. Beğenmediğiniz Sezer bile Cumhurbaşkanlığı döneminde 60 kişi bıraktı. Abdullah Gül bıraktı. Ama bu dönemde hiç yok. Bu bana karşı bir intikam hareketidir. Ben enayi değilim. Çocuk da değilim. Bunu Yalçın Akdoğan’a da anlatın. Kandil’e de aktarın. Benim siyasi ahlakım, ciddiyetim buradaki çalışmayı gerektiriyor. Hakan Beyin de ciddiyetine inanıyorum. Ama sırf bu tavır yüzünden Kandil’e “Elinizden ne geliyorsa yapmazsınız alçaksınız” diyeceğim. AKP de, Kandil de bana şantaj yapıyor. Kandil’in politika tarzı şantajdır. Karayılan, Cemil Bayık dürüstler, fedakârlar; ama şantaj politikasından kurtulamıyorlar.
Selahattin için de, HDP için de geçerlidir bu. Selahattin de, hepiniz de çok dürüstsünüz, ama böyle olmaz. Sadece dürüstlükle politika yürütülemez. Çünkü Apo çizgi adamıdır. Bunu da en iyi Cemaat biliyor. Cemaat şimdi şunu yaymaya çalışıyor: “Abdullah Gül niye siyaset yapsın? Öcalan AKP üzerinde Abdullah Gül’den daha etkilidir” propagandası yapıyorlar. Cemaat Abdullah Gül üzerinden yükleniyor. Ben Hakan Beye o zaman da söylemiştim. Ki o zaman Cemaat vardı. Hegemon tarzı bırakalım, demokratik tarzı esas alalım demiştim. Kendisi buraya gelmiş olsaydı ona tekrar hatırlatacaktım. Geçmiş olsun diyecektim. Gelmesi de iyi olurdu. Hakan Beyi bu duruma düşüren
AKP içinde de çok kişi var. Siz de politikayı bilmiyorsunuz. Dürüstlük tamam, ama yetmiyor. Komplo darbe geleneğini kırmak gerekiyor. Oktay Vural ne diyor? Hakan Fidan için “Kendi başına geleni bilmeyen ülke için gelecek olanı nasıl bilsin” diyor. Doğru söylüyor. Hakan Beyin durumu şu anda böyle tartışılıyor. Pervin son derece dürüst, hatta benden bin kat daha dürüsttür, ama ağzından çıkan bir kelimeyi aleyhine kullanıyorlar.
Bunlar hiçbir şeyi boşuna yapmıyorlar. Özgecan olayı da, Adıyamanlı üniversiteli gencin katledilmesi de bilinçli şeylerdir. O Adıyamanlı genç aynı evde kaldığı Ülkücüler tarafından öldürülüyor. Ellerini kesiyorlar. Mesaj veriyorlar. İntikamcı bir yaklaşımdır.
S. S. Önder: Bu konuyu ben takip ediyorum. Bakanla görüşüyorum.
A. Öcalan: Bunu çok önemsemiyorum. Bakanların ne dediğini de ciddiye almıyorum. Ben başka bir şey söylemeye çalışıyorum. Sen de doğru bakamıyorsun. Bir tweet atmışsın.
S. S. Önder: Ben tweet atmadım.
A. Öcalan: O konuyla ilgili bana gösterdiler.
İ. Baluken: Otweet sahte bir hesaptan açılmıştı. Sırrı Beyin adına açılan sahte bir hesaptır.
A. Öcalan: Oldu o zaman.
Hatip: Başkanım, öldürülen gencin adı Fırat’tı, Tekirdağ’daki dc Ramazan Fırat. Fırat’a karşı Fırat gibi bir intikamcılık görülüyor. Planlı bir harekete benziyor.
A. Öcalan: Evet, doğru, ilginçtir. Özgecan meselesi de aynıdır. Bu olay da karanlıktır. Aniden gündeme getirildi. Benim idamım için geçmişte üç kurum toplanıyor, tartışıyorlar. MİT ulusal güvenlik için karşı çıkıyor. “İdam edersek ortaya çıkacak durumla baş edemeyiz” diyor. Cemaat idamı savunuyor. İdamcı lobinin içinde de Cemaat var. Sakine ve Muhsin Yazıcıoğlu olayları da hala karanlıktır. Şimdi de Büyük Birlik Partisi idam üzerinden bu durumu tekrar güncelleştirmeye çalışıyor. BBP “Tecavüzcüler ve teröristler için idamı getirelim” diyor. Beni kadın ve çocuk tecavüzcülerle yan yana getirmek istiyor. MHP ve BBP bağlamında bir idam ısrarı var. Ben son Özgecan tecavüzünün politik tecavüz olduğuna inanıyorum. Ramazan Fırat’ın öldürülmesi de öyle. Çok tesadüf değiller. AKP’nin birkaç bakanı da bu idam tartışmalarına girdi. Darbe yürüyor, AKP bile bunu görmüyordu. Ancak bu mekanik MİT’i aşamadı. İmralı’da kızılca kıyamet kopartmamın sebebi bu darbeci yapıya karşı duruşumuzdur. Benim buraya getirilmemde kıyametin kopmaması benim sağduyumla ilgilidir. Beni son on altı yılda tahrik etmeleri sınırsızdır. Yalçın’la da görüşün. Ben kuzu değilim, korkak değilim. Ama bu idam tartışmaları bilinçlidir. Bir darbe gelirse Tayyip Beyi de götürecek.
KGM: Biz bütün bunları anlatıyoruz. Burada yapılan tartışmaları diğer yerlere de taşıyoruz.
A. Öcalan: Ama ortada sonuç yok.
KGM: Ağır bir tanım. Aslında sonuç var.
A. Öcalan: Veya verim az diyelim.
KGM: Cevabınız tam bir politika ustalığı.
S. S. Önder: Erdoğan olaya var oluş-yok oluş gözüyle bakıyor. Hakan Fidan ise işin felsefi boyutuyla ilgileniyor.
A. Öcalan: Ben on iki yıldır burada takdir ettim. Çok büyük bir savaş yürüttüm. Siz bunu AKP’ye, Tayyip’e aktaramadınız, anlatamadınız. Selahattin ve HDP Cemaate alet olamaz. Sübjektif bir ajan ya da Fethullah Gülen’in adamı değiliz, biz Cemaate alet olamayız. Michael Rubin aynı ekiptendir. İsrail Yahudileridir. “Apo’yu idam edelim. Türklere öldürtelim de savaş olsun” diyorlar. Bu olursa yüzbinler kendini ateşe atar.
KGM: Destici’yi konuşturan da cemaattir.
A. Öcalan: Kürtlerde benim ağırlığım fazladır. Benimle ilgili bir durum gelişirse yüz binler kendini ateşe atar. Bunu biliyorlar, o nedenle bu alana yükleniyorlar.
S. S. Önder: Destici benim için de böyle devam ederse ortada ne Başkan kalır, ne Sırrı kalır, ne Süreyya, ne de Önder kalır diyor.
A. Öcalan: Evet, bunlar da benim söylediğimi doğruluyor. İdam lobisi Washington kaynaklıdır. Şimdi IŞİD adına idamları yapan John’dur. Ama yaptıran Türk’tür diyorlar. Oyun büyüktür. Can alıcı yerden nasıl vurduğumuzu anlatacağım. Emre Beyle ilk görüştüğümüzde Mitanni-Hitit ittifakı, Kadeş Barışı örneğini vermiştim. Bu ittifak Suriye’de demiştim. Hititler Anadolu’da, Mitanniler Mezopotamya’ydı, o ittifakla kazanıldı. Hakan Beyle ilk görüşmemde de Alpaslan örneğini vermiştim. Malazgirt Savaşı nasıl kazanıldı, onu sordum. Şimdi dönüp baktığımda gelişmelerin beni doğruladığını görüyorum. Kendimi övmem ama hepsi doğru çıktı. Nevruz Bildirisinde de bahsettim. Bunları sizin doğru ifade etmeniz önemlidir.
(Sırrı’ya dönerek) Basın sözcüsü olarak özü kavrayıp kamuoyuna en iyi kelimelerle söyleme görevi sendedir. Sizler sözcülüğümü yapacaksınız. Duyarlı olacaksınız. Ağzınızdan çıkan sözler altın değerinde olmalıdır. Yalçın Beyle ve basınla ilişkilerde çok ciddi olacaksınız. Siz beni temsil ediyorsunuz. Basın sözcülüğünün özelliği en iyi kelimeleri seçmektir. Ama omzunu tespit etmek ise benim işimdir. Şimdi bazıları “HDP barajın üstüne çıkar” diyor. AKP altında diyor. Bana göre parlamentoya bu grup girmeli, devlet de bu konuda yardımcı olmalı. Yani yardımcı derken yanlış anlamayın, önünü kesmemeli. Güvenlik, adil seçim koşullarını sağlamalı. Sandık başındaki hilelere izin vermemeli. Bu anlamda söylüyorum. Ben yaşadığım sürece ortamı Cemaate, İran’a ve benzeri yapılara bırakmam.
2013 bildirisinden yararlanabilirsiniz. Karşımızda bir iç komplocular var. Bir iki paragraf geliştirebilirsiniz. İkincisi Türk ulusu, Türk toplumu ve Türkiye devleti ile şimdilik tahkim edilmiş bir çatışmasızlık süreci (Zorluk getirmemek için bu kavramı kabul ediyorum), karşılıklı şiddetin, çatışmanın, ekonomik, siyasal ve kültürel yolla ayrılıkçılık döneminin bittiğini düşünüyoruz. Özü şu: Kim ki bu çatışma ve ayrılıkçılıktan yanaysa ona karşıyız. Tüm Kürtler eskiden imparatorluk bünyesinde nasıl temel bir faktör idiyse, şimdi de modern toplum içerisinde revizyon, restorasyon ve yeniden inşa temelinde, ekonomik, sosyal, kültürel ve güvenlik temelinde stratejik bir bütünleşmeyi hızla hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Sadece çatışma unsurlarını ortadan kaldırmakla kalmayacağız, bu ilişkiyi tekrar düzeltip bütünleşmeyi sağlayacağız. Yani çatışmasızlığı getirdik, tahkim ediyoruz. Şimdi hedef revizyon, restorasyon ve yeniden inşa ile bir bütünleşmeyi hedefliyoruz.
Gerekirse benim adıma basın toplantısı yapın dedim. Siz yapmadınız. Benim adıma kullanılacak her kelime altın değerindedir. Benim adıma yaptığınızda basın da büyük ilgi gösterir. Hedef Türk-Kürt ilişkilerinde tüm demokratik kimliklerin (sınıflar, inançlar, kültürler) TC bağlamında ekonomik, sosyal ve siyasal temelde bütünleşmesidir. Barış, demokrasi ve kardeşlik temelinde bütünleşmedir.
KGM: Açıklama bence Dolmabahçe ruhunu da yansıtmalı.
A. Öcalan: Ben bunu daha da pratikleştirmek istiyorum. Meclis Komisyonu ve İzleme Heyeti kurulursa çatışmasızlıktan barış, demokrasi ve kardeşlik temelinde PKK’nin dönüşümüne hazırım. İsterlerse beni dinleyebilirler. Onların huzurunda bunları deklare de edebilirim. Tarihi uzlaşmaya da hazırım. Ben Türk devletine karşı değilim, güvenliğine karşı çıkmıyorum. Son iki yüzyıldaki bu kavga büyük bir oyundur. Abdülmecit’in, Mustafa Kemal’in üstüne gelenler İngiliz’di. Şeyh Sait’in de, Bedirhan Beyin de üzerine nasıl gittiklerini iyi biliyorum. O zaman bir Süryani devleti kurdurtmak istiyorlardı. Bunun için de İngilizler Osmanlıları Bedirhanların üzerine sürdüler.
Yorumum: Bedirhan Bey, Osmanlı devleti ve Süryaniler ile ilgili konuşulanlar tarihi gerçeklerdir. Nasturi ayaklanmalarına bakmak olayı anlamaya yeterlidir.
S. S. Önder: Bu Nevruz Bildirgesinde farkı nasıl koyalım? Kapsam olarak yeni bir şey denmesi için 2013 ruhunu geçmesi lazım.
A. Öcalan: Barış, demokrasi, kardeşlik temelinde güçlerimizi bütünleşmeye, entegrasyona davet ediyorum. Buna ancak komplocular, ajanlar, darbeciler karşı çıkar. Kobani halkının zaferini de bu üç kategori kapsamında selamlıyorum. Kobani bu bütünlük içerisinde bir kardeşlik unsuru olarak rol oynayacaktır. Burada Aşme olayına da değineyim. Süleyman Şah’ta IŞİD, yani John’un elemanları askeri kesmeye hazırlanıyorlardı. IŞİD tarihi yeri tehdit etti mi, etti. Nereye geldi? Bunlar en sonunda YPG ile gizli ittifak yapmak zorunda kaldılar. Süleyman Şah türbesi oradan alınıp Aşme’ye taşındı. Süleyman Şah mezarında artık rahat uyuyacak. Süleyman Şah canlandı.
P. Buldan: Mürşitpınar Kapısı şu anda kapalı. Eşme’de PYD bayrakları olduğu için kapıyı kapatmışlar. Bayrağın indirilmesini istiyorlar.
Devlet Yetkilisi: Bir istihbarat var, eylem tehdidi var, o yüzden.
KGM: Kobani ile hiçbir ilgisi yok. Sadece orası değil, şu anda bütün kapılar kapalı. Ama en azından Kobani’yle alakası olmadığını söyleyebilirim. Rejimin Türkiye’de büyük eylemler yapacağı istihbaratı için kapatıldı.
A. Öcalan: Mesajı Kandil’le de tartışın. Kobani ile ilgili söylediklerime Şengal’i, Mahmur’u, Kerkük’ü de dâhil edebilirsiniz. Esad’ın toparlanma hareketi devrededir. Yeni bir IŞİD çıkar. Mutlaka rejim içerisinden çıkar. IŞİD’den daha azgın olur. Ben Reyhanlı patlaması olduğunda da bu tipik bir muhaberat işidir demiştim.
Devlet Yetkilisi: Söyledikleriniz doğrulandı. Reyhanlı patlaması Suriye muhaberatının işidir. Siz ilk günden söylemiştiniz.
A. Öcalan: Aşme ruhunu biz de geliştireceğiz, siz de geliştirin. Kapıların açılmasından ziyade tedbirler alınacak. Tek taraflı olmaz. Kardeşlik karşılıklı olacak. Kardeşlik istiyoruz, laf kardeşliği değil. Doğu Perinçek ve İsmail Hakkı Pekin ne yaptı, gördünüz. Suriye’de Esad’la görüştüler. Suriye de “Türkiye Aşme’yi işgal etti” dedi. YPG’yi de işbirliği yapmakla suçladı. Bunlara kayıtsız kalamayız. İran, Arap, Baas geliyor. Bu gelişme Türkiye’yi de götürür. Tasfiyeyi dayatırlar. Rojava tasfiye olursa Toroslar da, Çukurova da tasfiye olur. Ben Suriye’de iken bana Arap milliyetçiliğini anlatmışlardı. Onlar Kilikya diyordu.
Yorumum: bence, İsmail Hakkı Pekin’e gereğinden fazla anlam yüklüyor. Hem kişi olarak hem de makam olarak bu çapta değildir. Böylelikle o kişiyi hedef haline getiriyor ve sanırım kasıtlı… Geçmiş bölümlerde de ona saldırdı ama o bunu hak edecek kıratta bir ortam içinde olmadı. Perinçek ile ilgili incelemeyi geçen bölümden okuyabilişiniz.
Türkmenli, ÖSO ile ilişkiyi geliştirsinler. Zaten ÖSO ile Burkan El Fırat gücünü oluşturmuşlar. Burkan El Fırat biraz dar kalıyor. Ben yeni cephenin ismini koydum. Suriye Demokratik Federasyonu koyuyorum. Dikkat ederseniz içinde devlet de geçmiyor. Yani federal Kürdistan devleti gibi bir şey değil bu. Esad’ı durduracak olan Suriye Demokratik Federasyonudur. Kandil’e söyleyin. Doğu Perinçek rejime “Irak-Şii-Türkiye federasyonu önemlidir. Mustafa Kemal döneminde bu denendi” demiş. Doğru söylüyor. Atatürk 1920 yılında da önermişti. Irak, Suriye ve Türkiye ile bir federasyon kurulmalı. Bunun alternatifi Ortadoğu Demokratik Konfederasyonu olmalıdır. Bunu Kandil’e de söyleyin. IŞİD’e karşı sloganımız Demokratik Ortadoğu Konfederasyonudur. Kandil’le tartışın ön taslakları, merkezleri de oluşabilir. Siyasi isimler altında birlik oluştursunlar. İran gizli federasyonuna karşı, IŞİD de bir federasyon devletidir, bunlara karşı bizim ortak devletimiz konfederasyondur. Bütün siyasi bilincime dayanarak söylüyorum ki, buradaki birlik ve kardeşlik, Ortadoğu’daki birlik ve kardeşliktir. Yoksa Esad, Arap şovenizmi, İran şovenizmi, Irak’taki korkunç mezhep ayrılıkları ortalığı talan edecek. Bizim yaptığımız Türk-Kürt ittifakı temelinde büyüyen demokratik Ortadoğu
Konfederasyonudur. Alevi ve diğer kimlikleri ekleyin.
Yaptığımız şey ucu açık kimliklerin demokratik uzlaşması, yani birbirine dönüşmesidir. Böylece onlar da “Bunların ittifakı beni bitiriyor” demesinler. Alper’in (Taş) gocunduğu iki kırmızıçizgi var. Türk-Kürt ittifakı ile yeni hegemonya kurmaya çalışıyorlar diyor. Canlanan, revize edilen, yeniden inşa edilen şey bizim tanımladığımızdır. Ermenilere de, Süryanilere de böyle gideceksiniz. Şimdi Ceylan arkadaş için değerlendirme yapmak istiyorum. Sen bizim toplantıları gördün. Bu isabetli oldu. Fakat ben sizin siyasi derinlik ve kapasitenizi bilmiyorum, ancak Sırrı Süreyya’ya yaptığım eleştiri ‘kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’dır.
S. S. Önder: Başkanım, bana vuruyorsunuz, onlar da dâhil mi?
A. Öcalan: Dâhildir tabii. Sana vururken onlara vuruyorum. Hatta Kandil’e de vuruyorum, AKP’ye de vuruyorum. İnsan karakterini iyi çözümlüyorum. Siz KJA’dan geliyorsunuz. Onları temsilen geliyorsunuz. Bu önemlidir, bundan sonra da burada devam edebilirsiniz. Tıpkı Hatip gibi. Hatip de DTK’den geliyor. DTK’nın temsiliyetidir. KJA dernek oldu mu?
Ceylan: Başkanım, bu konuda hukukçular birçalışma yürütüyorlar.
A. Öcalan: Dernekleşme önemlidir. Özgür Kadınlar Kongresi Derneği olabilir. (Elindeki belgeyi göstererek bir cümle okudu) Burada da yazıyor. Kadın ve gençlik legalize olmalıdır diyor.
Ceylan: Arkadaşlar araştırdılar. Mevcut Dernekler Yasasının yetmediğini belirtiyorlar. Ayrıca bir grup hukukçu arkadaş buna dair bir çalışma yürütüyorlar. Sonuçlarını size bir rapor halinde sunacağız.
A. Öcalan: Gerek yok bana getirmenize, hızla dernekleşin. Yürütme kaç kişiden oluşuyor?
Ceylan: 45.
A. Öcalan: Çok fazlaymış. Pervin’e söyleyeyim. İlk gün geldiğinde söylemiştim. Annelik edebiyatını kabul etmem. Özgür kadın çizgisini esas alıyorsan devam et demiştim. Sen de kabul ediyorum dedin. Müthiş bir öyküsü var. 16 yaşında mı evlendin?
P. Buldan: Yok, on sekiz Başkanım.
A. Öcalan: On sekiz yaşında gelin olmuş. Aşiret kızı. Aşiret meselesini de anlattım. Sati kültürü Mitanni geleneğidir. O gelenek aşiretlerde kalmış. Sonra vurulma, öldürme orada görülüyor. Sonra Savaş arkadaşımız korkunç bir şekilde şehit ediliyor. Ondan etkileniyor. Geçen görüşmede bu durumla ilgili belirlemelerde bulunmuştum. Pireka Becare demiştim. Yani biçare kadın. Sen buraya ilk geldiğinde Pireka Becare’ydin. Şu anda Jine Azad’sın. Bana göre azminle, iradenle özgürlük peşindesin. Ben de özgür kadın kimliğini önemsiyorum.
P. Buldan: Tam da bu aşamadayım Başkanım.
A. Öcalan: Güzel. Hak da ediyorsun. Buna da saygı duyuyorum. Hegel’i okumanı önermiştim. Hegel’in felsefesi köle-egemen ilişkisine benim felsefem köle kadın-egemen erkek ilişkisine dayanıyor. Hitabet, kavrama, bunlar mükemmel. Ama tüm bunlar Yalçın karşısında ‘külliyen’ oldu. Yalçın’ın söylediklerini hak etmiyorsun. Politika büyük bir ustalık istiyor. Her kelimeyi kullanırken kamuoyunu, diğer partileri, hepsini göz önünde bulundurmanız lazım. Ceylan için buraya gelirken önem verdiğim şey, ismi de enteresan. İsminiz takma değil, değil mi?
Ceylan: Esas ismim, Bağrıyanık soy ismimdir.
A. Öcalan: İlginçtir. Erkekler vahşi bir ormanı temsil ediyor. Ceylan ürkekliği temsil ediyor. Buradaki duruma uygundur. İlk geldiğinde karakterini dışarıya vurdu. Pervin de ilk geldiğinde devlet yetkililerine bakarak ‘devletin bana yaptığı gibi’ demişti. Ceylan arkadaş da benzer şekilde ilk geldiğinde devlet yetkililerinin elini sıkmadı. Ben hemen çözdüm. Kadının bu süreçte olmaması büyük bir yetersizlikti, şimdi burada olmaları önemlidir.
A. Öcalan: Sizin Pervin gibi karasevda, aile, aşk benzeri şeyleriniz oldu mu?
Ceylan: Hayır Başkanım. Aile ve benzeri ilişkiler gelişmedi. Hayatım boyunca kadın özgürlük mücadelesi ve sizin felsefeniz doğrultusunda yaşamayı esas aldım.
A. Öcalan: Bırak beni, ben tehlikeli biriyim. Kaç yaşındasın?
Ceylan: Otuz yedi yaşındayım Başkanım.
A. Öcalan: Müthiş bir şeydir. Otuz yedi yaşında bir kadın kendine ev aramıyor. Çoluk çocuk aramıyor. Fedakârlık yapıyor. Bizden on kat daha üstünsün. Bunu takdir ediyorum.
Devlet Yetkilisi: Hiç de otuz yedi yaşında görünmüyor, daha genç görünüyor.
Ceylan: Özgürlük mücadelesi fiziki olarak genç tutuyor. Ama burada önemli olan felsefi olarak kavramak. Felsefi olarak kavrayamazsak bu aşamaya gelmemiz de mümkün olmazdı.
A. Öcalan: Ben böyle bakan insanlara saygı duyarım. Hatta Tayyip Beyin kızı var, Sümeyye. O da kendi açısından bakıyor. Babasına çok bağlı. Ona da saygı duyuyorum.
A. Öcalan: Evet, şimdi kısaca aktarımlarınız varsa alayım.
İ. Baluken: Kandil’e dün Ceylan arkadaşla birlikte gittik. Bese, Fuat, Sözdar, Sabri, Elif, Esma Semsur arkadaşlar vardı. Cemil Bayık da toplantının son bölümüne geldi.
A. Öcalan: Cemil neredeymiş?
İ. Baluken: Güney’den gelen bazı heyetler vardı. Bizim de gidişimiz acil olduğu için o heyetlerle görüşmesi gerekiyordu. O nedenle toplantının son kısmına geldi.
A. Öcalan: Güney’deki heyetlerle neyi konuşmuşlar?
İ. Baluken: KDP’nin Mahmur, Kerkük ve Celawla’da gerilla varlığına dair yürüttüğü kirli bir kampanya olmuş. El altından arkadaşlara işgalci güç tanımlamasını yaymaya çalışıyorlar. Buna tepki olarak KCK gerekirse güçlerimizi çekeriz şeklinde bir açıklama yapmıştı. Bu açıklama Güney halkında büyük bir karşılık buldu. Güney halkının düşüncelerini harekete aktarmak üzere bu heyetler gelmişler.
A. Öcalan: Kandil neden böyle bir açıklama yapıyor? Senin ne hakkın var Celawla’dan çekilmeye? Sen otuz yıldır bir sempatizan geliştiremedin. Kandil hala neden anlamıyor, neden KDP’nin şantajına geliyor? KDP dayatıyor, Kandil ‘geri çekiliyorum’ diyor. KDP’ye gebe kalmak budur. Şengal’den, Kerkük’ten neden geri çekiliyor? KDP istemese de, halk istemese de kalacak. Şengal’de bir gerilla grubu olsaydı o kadar insan katledilmezdi. Orada halk diye bir şey kalmaz; PKK gerillası olmazsa, bizim itibarımız olmazsa halk perişan olur. Siyaset bu kadar ucuz bir şey mi?
İ. Baluken: Başkanım, geri çekilme durumu yok. Yapılan açıklamada geri çekileceğiz denmemiş. Geri çekilmeyi tartışabiliriz denmiş. Arkadaşlar bir siyasi tavır olarak KDP’nin bu durumunu teşhir etmeye yönelik böyle bir açıklama yaptılar. Zaten Güney halkında da KDP’ye bir tepki gelişti. Dün itibariyle de KCK yeni bir açıklama yaptı. Gerillanın geri çekilmeyeceğini, halkın güvenliğinin esas olduğunu, bu anlamda da kendi rolüne uygun pozisyonunu sürdüreceğini ifade etti.
Hatip: Başkanım, zaten YNK, Goran Hareketi ve Kerkük Valisi ile bu konuda açıklama yaparak gerillanın çekilmemesi gerektiğini belirttiler. Bir anlamda KDP bu işte yalnız kaldı.
A. Öcalan: Bunlar orada Türkmen, Ezidi bırakmazlar. Bunlar saçma tartışmalar. Kobani’yi biz dayattık. Orada tek bir komutan yoktu. Orada gençler en son şehit düşerken “Biji Serok Apo” diyor.
O gençlerin hepsini IŞİD’e attılar. Eğitimleri yoktu. Onların hepsi eşsiz kahramanlardır. İki yüz bin Kobaneli hani bilinçliydi? Hem Türkiye’yi düşman ilan edeceksin, hem de iki yüz bin insanı buraya salacaksın! Gerilla ekmek ve su gibi gereklidir. Sen eğitemiyorsun, komuta edemiyorsun. Apo’ya bağlılık böyle midir? Benim gücüme dayanarak yapıyorsunuz. Kandil bana bağlıysa, İran dâhil durdurmalıdır. KDP Şengal’i bıraktı, Musul’u bırakıp kaçtı. Ben mi sizi kurtaracağım? Savunmacı anlayıştır bu. Apo’ya bağlılık böyle mi olur? Suriye’yi onların elinden aldım. Tek bir silahım, adamım, hiçbir şeyim yoktu. O zaman bir aile bana peşmerge elbisesi getirdi ve giydirdi. Barzani bu ailenin hepsini katletti.
Biz ardına kadar olanakları açtık. Barzani de kongreye gelecek demişim. Ulusal Kongre çalışmaları hızlanmalı. Bu gerçekleşirse Ortadoğu güçlerini kuzuya çevirir. Barzani Leyla ve Nilüfer ile birlikte kongre hazırlıkları yapılacak. Akıllı olun, aksi takdirde silineceksiniz deyin. Onlara gecikmeyin diyeceksiniz.
A. Öcalan: (Sırrı’ya) Söyledim, benim adıma sözcü sensin. İşte Pervin, Ceylan, diğerleri de dâhil, senin sözünden çıkmayacak. Bu konuyu uygun bir dille Leyla’ya da iletin. Bu ustalığı gösterin.
Evet, diğer aktarımlarınızı alayım.
İ. Baluken: Dolmabalıce’deki ortak açıklama ile ilgili metin tüm birimlerde yoğun bir şekilde tartışılmış. Bütün toplantılarda Önderliğin belirttiği bu çerçevenin esas olduğu ve bunun gereklerini yerine getirme konusunda bütün birimlerin hazır olduğu belirtildi. Metinde de net olarak ifade edildiği gibi Hareket on maddede, müzakerelerde bir an önce ilerleme sağlanması gerektiğini söylüyor, ilkesel düzeyde mutabakatlar ortaya çıkmasını önemsiyor. AKP’nin gündemi sadece silahlar üzerine kilitlemesini eleştiriyor. Arkadaşlar yapılan bütün toplantılarda Önderliğin değerlendirmelerinin örgütün değerlendirmeleri ile aynı olduğunu belirtiyorlar. Bir Hakikat Komisyonunun kurulmasının önemli olduğunu, bu konuda Meclisin bir an önce adım atması gerektiğini ifade ediyorlar. Bundan sonra hem Hareketin hem legal siyasetin on başlık etrafında yoğun bir mücadele içerisinde olacağını belirtiyorlar. Çünkü on başlık bir demokratik program ihtiva ediyor. Tüm Türkiye’nin demokratikleşmesini esas alıyor.
A. Öcalan: (KGM’ye dönerek) Bu konuda ben de ifade etmiştim. Meclisteki komisyon bir an önce kurulursa, İzleme Heyeti buraya gelirse yol alabiliriz. Bunları zaten tartışıyoruz. Başka aktarımlar var mı?
İ. Baluken: Rojava konusunda bilgilendirme yaptılar. Amerika ve İngiltere başta olmak üzere Batılı güçlerin Rojava üzerinde ciddi planlarının olduğunu ifade ettiler.
A. Öcalan: Nasıl planlar?
İ. Baluken: ABD ve İngiltere Rojava’ya siyasi müdahale etme, KDP’yi güçlendirme ve Güney’in parçası haline getirmeyi amaçlıyor. Oslo görüşmesini yapan ekip de bu işin içindedir.
A. Öcalan: Aslında o İsrail’dir, hızla girmek istiyor. Burayı KDP’nin etkisi altında devletleştirmek istiyorlar. Güvenlik çok ciddi tehlike altındadır.
KGM: Bu sürece dâhil olmak istediler. Biz kabul etmedik. Amerika Kandil’e gitti. Bu görüşmeden sonra Kandil de bir açıklama yaptı. Üçüncü göz olsun dedi.
A. Öcalan: Kandil de, PYD de KDP’nin kontrolüne girmeyecek. Barzani’nin kontrolüne girmiş güçler tehlikelidir. Bu çizgiye karşı büyük savaşımım var. Demokrasi ilaçtır, kardeşlik ilaçtır.
KGM: Sizin yaptığınız reel politik bir değerlendirmedir.
A. Öcalan: İran’a dayalı Şia hegemonyası ile Şialara dayalı sol anlayıştır.
KGM: Onlar da (Amerika) kurtarıyor havasına girdiler.
A. Öcalan: 1924’ü inceledim. Dün iki cümleye baktım. Mustafa Kemal, “Çanakkale Savaşında yaşanan şahadetlerden aldığım cesaretle savaştım” diyor. Bin yıllık ruhu var.
KGM: En büyük şans, her iki tarafın da yerel dinamiklerden güç almasıdır.
A. Öcalan: Cemaat uluslararası güçlerin bileşkesidir. Neden siyasette gelişmiyorsunuz? AKP’den farkımız var. Onlar orta sınıf, biz ise ezileniz. Biz şu anda üç güce karşı savaşıyoruz. Rojava ile ilgili neyi amaçlıyorlarmış?
İ. Baluken: Üçüncü bir güç olarak KDP ve KCK’yi sözde bir araya getirecekler. Demokratik özerkliği ve kanton sözleşmelerini ortadan kaldıracaklar. Güney’deki gibi federal bir yapıyı öngörüyorlar. YPG’nin yapısını tartışıyorlar. ENKS’yi nasıl askeri güce dâhil edebiliriz diye dayatıyorlar. ENKS ve KDP bu planın bir parçasıdır. ENKS birkaç gün önce yapılan Rojava’daki seçimlere katılmadı. Askerlik Kanununu tanımadığını söyledi. Bütün bunlar ciddi bir planlamanın devrede olduğunu gösteriyor. Bu konuda PYD’ye “PKK’yle aranıza mesafe koyun” şeklinde dayatmalar var. Görüşmelerde sık sık PKK ve Önderlikle olan ilişkiden rahatsızlık belirtiliyor.
A. Öcalan: Bu temelde nasıl görüşürler? Hiç görüşmemeleri lazım. Onlara “Öcalan anasını bile dinlemez” deyin. Kandil’i mi dinleyeceğim? Kandil’e yazdığım iki sayfalık mektubumda tavrımı koydum. Sizin dünyanız ayrı, benim dünyam ayrı dedim.
Şimdi sizden hesap sormuyorum. Biraz daha üzerine gitsem intihar ederler. Gençleri sürüyorlar, ondan sonra da zafer diyorlar. O gençlerin yüzlerine bakıyorum. Büyük değerlerdirler. Komuta olsaydı, ilkel milliyetçiliği ve IŞİD’i çözselerdi bunlar olmazdı. Karşısında savaştığımız devlettir, ama müzakere de ediyoruz. Buradaki ciddiyet ve diyaloğu görüyorsunuz. Biz burada devletin yemeğini yiyoruz, ama aynı zamanda onlarla savaşıyoruz. Bu müzakereler sürecinde sol da yükselecek. Tarihi bir blok olacaksınız. Buna saygılı olun. Ben bütün bunların eza ve cefasını burada çekiyorum. Benim emeklerime ihanet ediliyor.
İ. Baluken: Bu planlarla eşzamanlı olarak Serekani’de 180 kilometrelik bir hatta büyük bir IŞİD saldırısı başlamış. Tanklar, toplar, füzeler kullanılıyor. Til Temir’e saldırı var. IŞİD önce otuz Süryani köyünü işgal etmiş. 300’e yakın kişiyi kaçırmış. YPG ve Süryani gücü bu saldırıları püskürtmüşler. Şu anda savaş öncesi pozisyona geri gelinmiş. Koalisyon güçleri hiç müdahale etmiyorlar. Yani kendine muhtaç hale getirip kurtarıcı pozisyonuna girmek istiyorlar. Önderliğin belirttiği gibi “yürü ya Kürt’üm” demek için bunu yapıyorlar. Aynı zamanda bu saldırılarla bu bölgede sorun yaratıp Kobani gibi buraya peşmerge aktarılmasını amaçlıyorlar.
A. Öcalan: İşte Türkiye için Erol Taş rolü demiştim. Ne oldu Serekaniye’de de Kobani’deki gibi sonuna kadar bekleyecekler? Bu savaş tarzı bu kadar genci feda ederek değil, iyi bir komuta tarzı ve yıldırım harekâtı ile geliştirilir. Müzakere süreçlerinde Kobani önemlidir. Siz de üzerinde durun. Ben hakiki barış ve demokratik yaklaşım içerisindeyim. Bakın, Koalisyon Kobani’de başaramadıklarını Serkani’de yapacak. Ta Kandil’e kadar gerilla yaygınlaştırılmalıdır. Gerillayla birliğe doğru gidiyoruz. Türkmen, Kakai ve benzeri, bunlar birlik olsunlar. KDP’ye de çağrı yapıyoruz işte. Türkiye de artık bu işin içinde. Bu yapılanlar aynı zamanda Türkiye’ye de yapılıyor. Biz bu yaklaşımımızla Türkiye’yi de kurtaracağız.
İ. Baluken: Til Temir bölgesinde ve Abdülaziz dağında arkadaşlar ciddi hamle hazırlığı içerisinde. Zaten buralar alınırsa Haseke açısından da IŞİD tehdidi açısından büyük bir rahatlama sağlanacak.
A. Öcalan: Onların federal dediği şey yerine demokratik federasyon desinler. Asıl rahatlama ondan sonra olur.
İ. Baluken: Til Hemis ve Til Barak bölgesinde arkadaşların hamlesi büyük bir başarı elde etti. O alanın tamamı özgürleştirildi. Kobani’de doğuda Til Ebyad’a kadar, Batıda Fırat’a kadar ilerlendi.
Güneyin büyük çoğunluğu alındı. Sadece birkaç köy kaldı.
A. Öcalan: İki hidrojen ve bir oksijen atomu birleşince su eder. İçersin. H202 bileşimi olunca içemezsin. Ağır su olur. İşte siyaset böyledir. H20’yu bulduğunda suyu bulursun içersin. Siyaset yapmasını öğrenin. Size düşman olun demiyorum. Eskiden bir söz vardı: Ayakkabılarımızın tozlarıdır bunlar. Vicdansız aşağılıklar. Halkını satıyorlar. Bizim Osman-Botan alçakları var. Bunların karşısında böyle eğiliyorlar. Şerefsizler! Sait Elçi, Sait Kırmızıtoprak vardı. Öldürdüler. Ben olmasam sizi de sağ bırakmazlar. Beni de, sizi de satarlar. Halkını satıyor bunlar. Bir ihanet örneği olarak Cemil Ceto örneği var. Cemil Ceto ihanet eder. Mustafa Kemal’in yanına gider. Mustafa Kemal kendi halkına ihanet ettiği için onu kovar, görüşmez. Bir deyim vardır, hala söylenir: ‘Cemile Ceto, ji kereketo’ denir. Ceylan da bilir. Bu söz sizin oralarındır. Devlet kurulursa Kürtler adına Türkiye devletinden daha ezici bir devlet olur. Cumhuriyetçi aday ne dedi? Zorla Kürdistan’ı kurduracağız. Bu anlamda tehlike büyüktür. Sayın Yetkili, gülüyorsunuz, ama yanlış anlamayın.
Yorumum: Saitlerden bahsediyor ve öldürdüler diyor. Her iki Sait de arkadaştırlar. Beraber güneye yani Irak’a geçerler. Sait Kırmızıtoprak aynı zamanda başhekimlik de yapmış bir tıp hekimidir ve Dr. Şivan diye anılır. Irakta Sait Elçi’yi bizzat kendisi öldürür (ya da böyle aktarılır) ve olayı saklar. Daha sonra olayın farkına varılınca kendisi ve iki arkadaşı IKDP (Irak Kürdistanı Demokratik Partisi) yani Barzaniler tarafından yargılanır ve öldürülürler. Bunların öldürülmeleri ile Türkiye’nin bir ilgisi yoktur.
Devlet Yetkilisi: Kesinlikle ben sizi tanıyorum, yanlış anlamıyorum. Amerika Kürdistan’ı sayarken İran’ı dâhil etmiyor. Bu da ilginç bir bilgidir.
A. Öcalan: Barzani bu plana gelmek zorunda. İşte Hewler’de (Erbil) hava üssü de kuruyorlar. Diğer aktarımları alayım.
İ. Baluken: Kandil’deki arkadaşlar Erdoğan’ın açıklamalarına büyük tepki duyuyorlar. Bu aşamada bile hala terör örgütü, terörist nitelemesi yapıyor. Bu korkunç tahrik edici bir üslup gerillada ve
Kandil’de büyük bir tepki topluyor.
A. Öcalan: Zaten AKP’ye yönelik eleştirilerimi yaptım. Bu durum için de geçerlidir.
İ. Baluken: Üçüncü çizgi, demokratik konfederalizm çizgisi halklar nezdinde etkinliğini artırdıkça, yok etme arayışları dışında, sistem içinde eritme ve tasfiye etme arayışları yoğunlaşıyor. ABD, Avrupa ve Arap ülkelerinin bu arayışları arkadaşlar tarafından biliniyor. Bu konuda arkadaşlar devrede olan tüm planları yakından takip ediyorlar.
P. Buldan: Bu arada Zübeyir arkadaş bilgi vermemi istediği için belirteyim. Bugün Oslo’da bir program var. Deneyim Paylaşımı adı altında üç günlük bir program hazırlanmış. Zübeyir Aydar, Remzi Kartal ve heyetimiz o programa davet edilmişti. Fakat bugün biz buraya geldiğimiz için o programa gidemedik. Başka arkadaşları gönderdik.
A. Öcalan: Oslo’dakiler burada ne var ne yok, onu öğrenmek istiyorlar. Bu programın amacı bu olabilir. Gidebilirdiniz. Reddedicilik de doğru değil. Bizi hegemonya altında tutmak istiyorlar. Gidebilirsiniz derken oyun üstüne oyunla cevap vermek gerekir. Bunu kastediyorum. Boş bırakmak, retcilik daha tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
P. Buldan: Buraya geldiğimiz için gidemedik Başkanım.
A. Öcalan: Tamam, başka aktarımlarınız varsa alayım.
Ceylan: Başkanım, toplantıya kadın arkadaşlar da katılmışlardı. Selam sevgi ve bağlılıklarını da ilettiler. Ayrıca Sözdar Avesta arkadaş da katılmıştı. Şengal’den geleli üç gün olmuştu. Şengal’de hem genel meclis çalışmaları hem de kadın çalışmalarının etkisinin oldukça büyük olduğunu belirtti. Ezidi halkının mesajını iletti. Sizlere olan minnettarlıklarını iletmemizi söyledi.
A. Öcalan: Sözdar Avesta Şengal’de merkezini geliştirsin. Ezidi halkı değerlidir. Meclislerini kutluyorum. Öz savunmalarını kendileri yapacaklar. Öyle pemergenin insafına bırakamayız. Sözdar benim yardımcım gibi oraya gitsin. Kendi güvenliğine dikkat etsin. Şengal’deki meclise benim adıma bir bildiri sunun.
Ceylan: Başkanım, bu görüşme ile ilgili kısaca bunları belirtebilirim. Bir önceki Kandil ziyaretimizde kadın arkadaşlarla geniş bir toplantı ve tartışmamız oldu. Bütün alan sorumlularının katıldığı bir toplantıydı. Bu konuyla ilgili bilgilendirmeyi Pervin arkadaş yapacak.
P. Buldan: Başkanım, Ceylan arkadaşla birlikte katıldığımız toplantıya çok geniş bir katılım oldu. Diğer parçalardan da, Rojhilat’tan, Rojava’dan ve Güney’den, ayrıca askeri kanattan, ekonomi, kültür ve tüm alanlardan kadın arkadaşlar gelmişti.
A. Öcalan: Toplam kaç kadındı?
P. Buldan: 22.
A. Öcalan: Kimlerdi?
P. Buldan: Hacer,
A. Öcalan: Hacer dönmüş mü? Nasıl, dinç mi? Rojava’da kalmış mı?
P. Buldan: Yaklaşık bir yıl kalmış
A. Öcalan: Kürtçesi, Türkçesi var mı?
P. Buldan: Türkçesi de, Kürtçesi de çok iyi değil, ama Arapçası daha iyi.
A. Öcalan: Rojava’yı derinliğine yaşamış. Katkı sunmuş. (KGM ’ye dönerek) Türkçeye de hâkim. Suriye Kürtlerini i tutmada etkilidir. Zaxo da öyle. Özel selamlarımı söyleyin. Süremiz az, hızla toparlayın.
P. Buldan: Rojhilat’tan Evindar Ararat arkadaş toplantıdaydı. İran’da kadın üzerinde yoğun bir baskı olduğunu, siyasi ve kendi özgün örgütlenmesi önünde büyük engel olduğunu ve onların da alışmalarının engellendiğini aktardı. Şengal ve Kobane süreçlerinde iyi eylemlerin yapıldığını, barış annelerinin ciddi katkı sunduğunu, gerilla saflarına katılım hususunda da ciddi isteğin olduğunu aktardı ve size bağlılığın esas olduğunu söyledi. Aynca İran’ın idam politikaları ve ajanlaştırma gibi politikalarının ciddi engel teşkil ettiğini söyledi. Sizin zaman zaman Rojhilat’a ilişkin özel bir vurgu ve özellikle barış annelerine mesaj ve selamlarınızın olumlu etki yaratacağını söyledi.
A. Öcalan: Tamam, bir dahaki görüşmede diğer aktarımlarınızı alırım. Çünkü zamanımız kalmadı.
P. Buldan: Başkanım, zaman dolduğu için bir dahaki gelişimizde tüm kadın arkadaşların aktarımlarını, özet haline getirip yazılı halde sunacağız.
A. Öcalan: Tamam, benim için de uygundur.
A. Öcalan: RJAK için de adıma bir mektup yazm.
Ceylan: Başkanım, 8 Mart ile ilgili derlememi istediğiniz mesaj bütün 8 Mart mitinglerinde okundu. Bir nüshasını da getirdim. (Başkan’a iletildi) Gençlik konferansı vardı.
A. Öcalan: 13’unde miydi?
Ceylan: Başkanım, dün başladı. Yine sizin adınıza bir mesaj hazırladık. Onun da nüshasını getirdik (Mesaj iletildi).
A. Öcalan: Tamam, o zaman şunu belirteyim: Demokratik Ortadoğu Demokratik Gençlik Konfederasyonu’nu öneriyorum.
Ceylan: Başkanım, mesajın içeriğini daha önce savunmalarınız ve görüşme notlarınızda değindiğiniz gençlik ve konfederasyon değerlendirmelerinizden derledik.
P. Buldan: 28 Mart’ta Avrupa’da da bir gençlik kongresi var. Mesaj istiyorlar.
A. Öcalan: O çerçeve iyidir. Aynı çerçevede onlara da yazarsınız.
P. Buldan: Başkanım, YPJ’nin size bir başak ve şal hediyesi var.
A. Öcalan: (Pervin’in verdiği şal ve başağı aldı baktı) Hepsine özel selamlarımı iletiyorum.
İ. Baluken: Ezidi ve Süryani halkının size gönderdiği iki mektup var.
A. Öcalan: Ben bunları okuyacağım.
P. Buldan: Günçiçek Güntekin’in üç kitabı var, idareye bıraktım. Aynca 3-4-5 Nisan’da Hamburg Üniversitesinde üç günlük yeni paradigma üzerine bir konferans var. İkincisi yapılıyor. Sizden mesaj
Bekliyorlar. Programın taslağını size veriyorum.
A. Öcalan: (Taslağı aldı) Tamam, inceleyeceğim, mesaj yazarız.
P. Buldan: Almanya’nın en büyük muhafazakâr gazetelerinden biri tanınmış kişilere yazı yazdırıyor. Obama da yazıyor. Avrupa’daki arkadaşlar sizin de oraya bir yazı yazmanızı istiyorlar.
A. Öcalan: Tamam, oraya da yazarız.
A. Öcalan: Zamanımız bitti. Yalçın’la, Muhammed ile görüşürsünüz Nevruz metnini hazırlarsınız. Çarşamba günü sizi bekliyorum. Seçim ve Nevruz bildirgesi ile ilgili konuşacağız.
P. Buldan: Seçimle ilgili size başvuran adaylar ve mevcut durumu özetleyen bir klasör getirdik. Bir dahaki gelişimizde mevcut durumu size özetleyeceğiz. Başkanım, ayrıca Midyat Metropoliti Samuel
Aktaş size bir mesaj göndermiş. Hızla okuyorum. “Sayın Öcalan’ın özgürlüğü için hep dua ediyorum. Dua ediyorum ki bir gün burada el sıkışacağımıza inanıyorum. O bu topraklan felsefesi ile aydınlatan, etrafına ışık saçan bir mum gibi kendisi yanarken etrafını aydınlatıyor. Sadece Kürt halkının değil, tüm halkların özgürlüğü için mücadele sözü veren bir liderdir” demiş. Yine ayı metropolit Öcalan’a özgürlük platformuna da bir mesaj yozmuş. Onu size veriyorum.
A. Öcalan: (Metni aldı, dosyasının içerisine koydu) Benden de kendisine özel selamlarımı iletin.
Ceylan: Başkanım, bu da kadın komisyonumuzun hazırladığı kadın aday adaylarına ve komisyonun görüşüne dair dosyacınızdır.
A. Öcalan: (En üst sayfadaki isimlere göz attı) Feleknas’a ne yaptınız?
Ceylan: Başkanım, Ezidiler kendi içerilerinden bir erkek aday seçerek netleştirdiler.
Devlet Yetkilisi: İçinizde aday olmayan var mı?
Hatip: Sadece ben varım.
A. Öcalan: Neden öyle oldu?
Hatip: Başkanım size 4 Şubat’taki görüşmede söylemiştim. Haberiniz vardı ashnda. Bu iki görev zaten yeterince zamanımı alıyor. Ve onurlu görevler. Üçüncü bir görev ağır gelebilir diye düşündüm.
Zaten sağlığım da biraz buna müsait değil.
A. Öcalan: Ama diğer görevlerin için yardımcı olabilirdi bu statü.
Hatip: Başkanım, siz çok istiyorsanız olurum.
A. Öcalan: Hayır, siz karar vereceksiniz. Çok zorlamayalım. (Devlet yetkilisine dönerek) Hatip uzun yıllar cezaevinde kaldı. Bunun için çok zorlamayalım. Rahatsızlığı da varmış.
KGM: Avrupa’dan gelecekler ne oldu? Onlar aday olacaklar mı?
P. Buldan: Onların böyle bir talebi yok. Fakat daha önceki görüşmelerde konuşulmuştu. Başkan da “Ben onları çağıracağım” demişti. Şimdi arkadaşlar Başkan’ın mesajını bekliyorlar.
A. Öcalan: Tabii bu müzakere başladığı zaman onların da burada olmasında fayda olabilir. Fakat bir sıkıntı olmaması lazım geldikleri zaman. Siz de uygun görüyorsanız Remzi ve Zübeyir bana göre uygundur.
Heyet: (Uygun olduğunu ima etti.)
KGM: Bizden yana sıkıntı yok.
A. Öcalan: Bir kez daha kontrol edilsin, daha sonra çağıracağım. (Ayağa kalkıldı. Tokalaşma esnasında Başkan Hatip Beye “Kaç yaşındasın” diye sordu. Hatip Bey “60 yaşındayım” dedi. Başkan bir kez daha elini sıkarak “Sağlığına ve güvenliğine dikkat et” dedi. İdris ve Sırrı ile tokalaştı. İdris Beye dönerek “Bingöl’e selamlarımı iletin. Tüm çalışmalarınızda başarılar diliyorum” dedi. Ceylan Hanımla tokalaşırken uzun bir süre elini tuttu ve salladı. Bu arada Ceylan Hanım, “Başkanım, 8 Mart etkinliklerimiz yaygın bir şekilde geliştirildi” dedi. Başkan “Evet, ben takip ettim, güzel geçmiş” dedi. Pervin’e dönerek “Siz de katılmıştınız, izledim” dedi. Pervin “Evet Başkanım, ben de katıldım. Katıldığım yerlerde oldukça iyi geçti” dedi.)
Ceylan: Başkanım, Kandil’de de YJA STAR güçlerinin gerçekleştirdiği Sozdar Avesta ve Delal Amed’in katıldığı görkemli ve heybetli bir 8 Mart kutlama töreni yapılmıştı. Tüm dünyanın dikkatini çeken bir törendi.
A. Öcalan: Onlara çok çok selam söyleyin. Onlarla kıvanç duyduğumu özellikle iletin. (Ceylan’a dönerek) İyi buluyorum seni. Aynı zamanda genç kalmışsın. Ama ben senden on kat daha genç hissediyorum, benim ruhum genç. (Pervin tokalaştı. “Başkanım, kendinize çok iyi bakın” dedi. Başkan
“Ben kendime çok iyi bakıyorum. Siz de kendinize çok iyi bakın” dedi. Herkese selamlarını iletti.
14 Mart 2015
Hits: 438
TERÖR AMAÇLI PATLAYICI KULLANIMI
- 16 Kasım 2022
TERÖR AMAÇLI PATLAYICI KULLANIMI (II)
- 21 Kasım 2022