
FİKİR VE FİGÜR…
- 7 Temmuz 2023
- Güven Kaya
- Başlık; Türkiye
- 24
- Facebook5
- Twitter0
- WhatsApp590
- LinkedIn0
- Telegram0
- Paylaşım
7.07.2023 / ANAKARA
Yazılışı ve okunuşu birbirine çok benzeyen ama niteliği hiç benzemeyen iki sözcük.
Elinize bir kalem alın ve aklınıza ilk geleni çizin. Bu figürdür. İçine bakın. Ne gördünüz? Boşluk. İsterseniz renklendirin ama asla o boşluğu ortadan kaldıramazsınız. İşte figür böyle bir şeydir. Niteliği budur, renkli bile olsa.
Figürler, yeri ve zamanı geldiğinde, çizenler tarafından silinirler. Bu da bir başka niteliğidir o boşluğun. Silinmesi kolay olsun diye figürler kurşun kalem ile çizilir ve o yüzden hep bir silgi vardır. Silinen figürün yerine bir başkasını çizmek daha kolaydır.
Ülke insanı öteden beri ortaya sürülen figürleri oylayıp duruyor. Adeta benim figürüm seninkinden iyidir oyunu oynanıyor tıpkı başkancılık oyunu oynandığı gibi. Çocuklukta her gün oynanan dekmancılık oyununun neden gerekli olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.
Elinize kalem alıp bir fikir çizemezsiniz, fikir zamanla, emekle, maliyetle, bilgiyle, çalışmakla[1], deneyimle oluşur ve genelde sağlaması yapılmıştır. “Fikrimin ince gülü, at gitsin” diyerek en küçük kırıntısını bile boş geçemezsiniz. Bunlar da fikirlerin niteliğidir, bu topraklarda az görülse de…
28 mayısta orta yere iki figür sürüldü ve çarpıştılar. Figürler sürekli slogan ürettiler, içlerinde fikir barındırmayan. “Seçim”in doğası gereği biri kazanacaktı. Niteliği yukarıda açıklanan iki figürden biri kazandı. Kazanan iyi de kaybeden kötü mü? Figürün iyisi kötüsü olmaz, çizilmişi olur. Peki, tüm bu süreç içinde ortada bir fikir görebilen oldu mu?
Yaşanan “Figüre karşı figür” savaşı idi.
Asıl olan figüre karşı fikirdir. Millî Mücadele, toplumun başına bela olan ve millete rağmen saltanat süren padişah figürüne karşı ortaya atılan fikir ile kazanılmıştı. Günümüzde yaşanan saltanata karşı ortaya çıkan muhalefet, fikir üretebildi mi? Bence figür olmaktan ileri gidemedi ve sırf bu yüzden konuşamaz oldular.
Mevcut zihniyet, bu işe başlarken, çok eskiden “Bu adalete güvenmiyoruz, bu orduya askerlik yapılmaz, bu devlete vergi verilmez” diyerek bir fikir beyan etmiş gibi görünebilir ancak bunlar bir fikir değildir, ne yapacağının itirafıdır ve suçtur. Bu suçla kimse ilgilenmedi o dönemlerde. Bu söylemle ve yanına eklediği üç y’yi bitireceğiz sloganı ile iktidara geldi. Nedir üç y? Yasaklar, yolsuzluk, yoksulluk. Gülmeyin!
Hızlıca aklınızdan geçirdiğinizde ordunun, maliyenin, adaletin ve üç y’nin ne durumda olduğunu hemen bulabilirsiniz.
Kazanan, ertesi gün kendi bıraktığı enkazı devraldı ve sesi hiç çıkmaz oldu. Çünkü enkaz esaslı bir enkazdı. “Nas”sı yani? demeyiniz. Öyle ki temel konularda bile ses çıkarttırmıyor. Sebep basit: fikir yok, bataktalar ve milleti de batırdılar.
Ekonominin düzeltilmesi için kendi kovduğu, randevu vermediği, hakkında yolsuzluk suçlaması yaptığı kişiden medet umuluyor. Bile isteye rezil edilen merkez bankasının başına, bir bankayı batıran ve bundan dolayı yargılanmakta olan kişi oturtuldu. Bunlar fikir midir? O da ilk icraat olarak politika faizini artırdı. Artırdı da ne oldu? Dövizin daha hızlı tırmanmasına neden oldu. Peki, bu fikir midir? Ya da fikir bunun neresindedir?
Orta yerde fikir olmayınca, sürekli sağa sola savrulur dururlar. Ülkedeki enflasyona galip gelecek politika faizi en az enflasyonun beş puan üstü olmalıdır, bankalar ise bu faizden beş puan daha fazlasıyla mevduat toplamalı ve herkes gerçekler konusunda dürüst olmalı. Bunu yapabilecek var mı?
Figür kapışması öncesinde, 26 Mayıs 2023 günü, merkez bankası efektif USD satışı 20,01 liradır. Üretimden nefret eden toplumlarda sıklıkla yaşanan uzun tatillerden biri olan dokuz günlük tatile girmeden önceki rakam ise 25,33 liradır. Sen “yan gel yat” ama dünya yatmıyor; 26 Haziran 2023 günkü ise 25,91 liradır. Bir ay bile dolmadan oluşan 5,90 liralık fark devalüasyon değildir de nedir? Yoksa her zaman söylenen yalanlardan olan “Kur ayarlaması” mıdır? Tüm bunlar derin bir “boşluğu” işaret etmiyor mu?
Dış ülkelerden para dilenmeye çıkılacak. En az 25 milyar dolar lazımmış. Geçtim “karşılığında ne vereceksiniz itirafını”, kim ne için verecek bu parayı? Ekonomiden buhar edilen bir trilyon dolardan konulsun o para. Ya da muhalefet partisinin başkanının dediği 418 milyar dolardan konulsun…
Basitçe bahsettiğim ekonomik gerçeklerden sonra bu ülkenin iktisat teorisi olup olmadığını sormak zorundayım. Bu ülkenin “İktisat teorisi var” diyecek “ekonomist” var mı?
Ey ahali, sadece bu ülkenin değil, Türklerin kurduğu tüm devletlerin bile bir iktisat teorisi yoktu. Eğer ganimete, yağmaya, sadakaya, haraca ya da vergiye bağlamaya iktisat gözüyle bakıyorsanız diyeceğim tek şey var: lütfen, kendinizi kandırmayın. Bunlar iktisadı açıklamaz, açıklasa açıklasa iktisadın araçlarından olan maliyeyi ya da daha Frenkçe konuşursak, finansı açıklar. Ekonominin temeli üretimdir. Hatta hizmet üretimini bile ekonomiden saymıyorum, tamamen mal üretimi olmalı. Kendi yeraltı ve yerüstü hammaddemizi son kullanıcıya yönelik işlemekten ve dışarıdan alınacak ürünleri de topraktan çıktığı gibi hammadde olarak almak ve son kullanıcıya göre işlemekten bahsediyorum. Hiçbir hammadde yurt dışına topraktan çıktığı gibi satılamaz. Satılırsa ithalatın kölesi olunur, emperyalizme çanak tutulur.
Bir devlet kurulurken üç hayat gerçeği olmadan olmaz: Yönetim Şekli, Yaşam Tarzı, Ekonomik Model. Fikri olan, yani cumhuriyetin kurucu iradesi, kısacası Mustafa Kemal; Cumhuriyeti, Demokrasiyi ve Özel Teşebbüsü seçti. On yıl geçtikten sonra, özel teşebbüsün bir işe yaramayacağı görüldüğünde Devletçiliğe, yani karma ekonomik modele geçildi. Dünya da o dönemde ekonomik buhranın ve Milton Keynes gibi fikir sahibi kişilerin etkisiyle karma ekonomik modele geçiyordu.
Tarihsel hatırlatmanın yeri geldi:
Türklerin iktisat teorisi olmadığını gören kurucu irade (Mustafa Kemal), İzmir’de 1923 yılının ilk günlerinde İlk İktisat Kongresini toplar. Ortada bağımsız ve muzaffer bir devlet vardır ama yönetim şekli belli değildir. Ama ekonomik model belirlenmektedir. İktisada ve teorisine verilen değere bakar mısınız? Tam bağımsızlık ekonomiden geçer ve onun da yolu bu işin bir teorisinin olmasıdır. Her coğrafyanın teorisi ayrıntıda diğerlerinden farklıdır.
Yine aynı irade, 15-21 Temmuz 1921 tarihinde Ankara’da Birinci Maarif Kongresini toplamıştır. Tarihe dikkat ediniz; henüz ortada, elle tutulur, bağımsız bir devlet yoktur ve batı cephesi savaş alanıdır. Daha Sakarya Meydan Muharebesi yapılmamıştır. İnanca ve öngörüye bakar mısınız? Fikirsiz bir insan, yani figür, bunu yapamaz.
Ve ne yazık ki kurucu iradenin ölümünden bu yana, aradan geçen zaman içinde, ekonomi teorisiz ve sahipsiz kalmıştır. Sadece ekonomi mi? Milli eğitim de maliye de mülkiye de tıbbiye de harbiye de…
Mehdi peşinde koşanlardan fikir beklemiyorum. Onlar ancak figür üretebilirler.
[1] Çalmanın karşılıklı olanı “çalışmak” değildir bu.
Hits: 547