
BENİM TERÖRİSTİM İYİDİR- 1
- 17 Kasım 2023
- Güven Kaya
- Başlık; güvenlikMakaleler
- 13
- Facebook10
- Twitter5
- WhatsApp560
- LinkedIn0
- Telegram5
- Paylaşım
TERÖR – TERÖRİST – TERÖRİZM
16.11.2023 / ANAKARA
İnsanlık tarihi kendini bildi bileli, şiddet hareketlerinden dolayı çok acı çekmiştir. Günümüzde şiddet hareketlerine terör deniyor bazı yorum farklılıkları olmasına rağmen. İnsanlık, gelecekte de terörden dolayı acı içinde yaşayacak, bu görünüyor. Çünkü herkes benim teröristim iyidir yüzsüzlüğünde. Bu gerçekle yüz yüze olan insanlık için, kafa karışıklığını gidermek adına, terör ile ilgili gerçek durum nedir ortaya koymak gerekir.
Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada, benim teröristim iyidir anlayışı var. Birinin terörist dediğine bir başkası öfkeli çocuk diyebiliyor. Tamamen yanlış olan bu uygulamaya “neler neden oluyor” diye düşünmüşüzdür. Böylesi bir uygulamanın sahibi, esasında, kendi yanlışlığını biliyor ama yanlışı gerekçelendirdiği bir ya da daha fazla noktanın olduğu da bir gerçek. Bu yazıda, genel olarak, teröre tanım getirmesi ve onunla küresel temelde mücadele etmesi gereken uluslararası kurumların teröre bakışını ele alacağız. Nelerin doğru nelerin yanlış ya da eksik olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Önce terörün tanımına bakalım.
12 Nisan 1991 tarihinde kabul edilen 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu der ki
Madde 1– (Değişik birinci fıkra: 15/7/2003-4928/20 md.) Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.
Terör Türk Dil Kurumu Sözlüğünde “yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş” olarak tanımlanır.
İrdeleyelim.
1.(şiddeti) sistemleştirme kavramı yok.
2.(şiddette) süreklilik kavramı yer almıyor.
Bu iki kavramın tanım içinde geçirilmemesi, esasında, istedikleri her suçu terör kapsamına sokmak içindir. Kötü niyetten başka bir şey değildir.
Dolayısıyla evrensel ilkelerden uzak bir tanım olup yerelliği öne çıkarırken birilerini koruyor ya da o birilerinin (gelecek de düşünülerek) gönlüne göre çıkartılmış gibi bir kimlik taşıyor.
Yasa maddesinin sonunda “… her türlü suç teşkil eden eylemlerdir” diyor. Bir eylemin suç olabilmesi için yasalarda açıkça belirtilmesi gerekir. Yasada belirtilmemiş ama eyleme konmuş toplum güvenliğine, huzuruna, düzenine aykırı ve bozucu etkileri olan yeni akımlar olabilir. Bunların dikkate alınması gereklidir.
Yine yasada eksik olarak değerlendirdiğim bir konu var. Bireyden, halktan, meslek gruplarından hiçbir şekilde bahsedilmemiş. Sadece devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmaktan bahsetmiş. Yani “onlara karşı olursa terör olmaz, terör suçu da işlenmiş sayılmaz” gibi bir sonuç çıkarmak mümkündür. Sadece “devlete karşı işlenmiş bir suçmuş” gibi algılanması istenmiş sonucuna varıyorum. Terör aslında insana ve onun oluşturduğu kitlelere karşı uygulanan şiddetin toplamıdır. Uzun bir süredir olagelen, özellikle tıp doktorlarına karşı işlenen darp suçları, bence, terör suçudur. Çünkü tam olarak sistemleşmemiş de olsa, yaygınlık, süreklilik ve hedef seçmeme gibi nitelikleri var. Aynı şekilde yargının üç ayağından biri olan savunma makamına karşı işlenen “üst araması ve mehabet bağlamında daha aşağıda yerleştirilmesi” benim gözümde terör eylemidir, hem de devlet eliyle işlenen.
Meslek gruplarından bahsetmişken altını çizmeden geçmeyeceğim. Bu örnekte sistemleştirme ve süreklilik ilkelerini göreceksiniz. 2003 yılından itibaren, mevcut zihniyet ve ortakları tarafından, her yıl artarak süren ve günümüze kadar gelen Türk Silahlı Kuvvetlerine ve mensuplarına karşı yapılan eylemler zinciri var. Balyoz kumpasından elde tutulan yedi kişinin mahkûmiyeti, 28 Şubat kumpasından verilen haksız cezalar günümüzde devam ettiği gibi, mevcut zihniyet tarafından, bir emniyet vanası ya da Demokles’in kılıcı misali, geleceğe yönelik ihtiyat tedbiridir. Bu da terör eylemi olup devlet tarafından yapılanıdır.
Genelde bu tanımı özünde ise tanımda geçen laik düzeni değiştirmek hedefini öne alarak, mevcut zihniyetin ülke üzerinde gerçekleştirdiği eylemlerin bir terör suçu olup olmadığını tartışmak mümkündür, hatta olağandır.
Zaten hiçbir terör eylemi devletten münezzeh değildir. Açık bir şekilde ifade edersem devlet her zaman terör ile iç içedir. Bu küpelerden birisi olsun.
Bu Tanıma Devletin Kolluk Gücü Nasıl Bakıyor?
Jandarma teşkilatının bakışı şu şekildedir:
Terör; her türlü şiddet hareketlerini içermekte olup, örgütlü ve kuralsız şiddet hareketleri olarak tanımlanabilir.
Siyasal bir özellik taşımayan şiddet hareketleri, örgütlü bile olsalar organize suç hareketleri olarak tanımlanmakta, terör suçu dışında tasnife tabi tutulmaktadırlar. Terör eylemlerinin ortak özelliği; “bir ülkenin ekonomik, toplumsal, siyasal ve anayasal yapılarını sarsmak ya da yıkmak amacıyla bilerek ve kasten yapılmış olması” şeklinde belirginleşmektedir.
Evet, genel olarak yasa ile aynı doğrultudadır. Ancak en başta söylediği siyasal bir özellik taşımayan şiddet hareketlerini organize suç hareketi olarak sınıflandırması yerindedir. Dahası böyle diyerek terörün, esasında, siyasal yanının olduğunu belirtiyor. Buradan yola çıkılırsa, bence her terör tanımı içinde olması gereken, sistemli ve sürekli kavramlarına ulaşmak mümkündür.
Her ne kadar açık kanallarda ne düşündüğüne dair bir bilgiye rastlamasam da polisin daha farklı baktığını düşünmüyorum.
Terörist Nedir?
Adı geçen kanunun ikinci maddesi bunu açıklamaktadır:
Madde 2 – Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi terör suçlusudur. Terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de terör suçlusu sayılır.
TDK ne diyor?
Bir siyasi davayı kabul ettirmek için karşı tarafa korku salacak, cana ve mala kıyacak davranışlarda bulunan kimse.
Sözlüğün terör tanımında “siyasi dava” kavramı yok ama terörist tanımında var. Kafalar çok karışık… devletin kurumları ve kavramları arasında bir bütünlük yok. Bu da “açık kapı” demektir.
İşlenen suçlar neler olabilir diye sorulduğunda, adı geçen kanunun üçüncü ve dördüncü maddelerinde yanıt bulmak mümkündür:
Dikkat: yasanın ilk halindeki suç kapsamı değişiklik halinden daha azdır.
Madde 3 – (Değişik: 29/6/2006-5532/2 md.) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320’nci maddeleri ile 310 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçlar, terör suçlarıdır.
Madde 4 – (Değişik: 29/6/2006-5532/3 md.) Aşağıdaki suçlar 1 inci maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere kurulmuş bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlendiği takdirde, terör suçu sayılır:
a) Türk Ceza Kanunu’nun 79, 80, 81, 82, 84, 86, 87, 96, 106, 107, 108, 109, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 142, 148, 149, 151, 152, 170, 172, 173, 174, 185, 188, 199, 200, 202, 204, 210, 213, 214, 215, 223, 224, 243, 244, 265, 294, 300, 316, 317, 318 ve 319 uncu maddeleri ile 310 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar.
b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan suçlar.
(1) 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanunun 74’üncü maddesi ile bu fıkrada yer alan “ve örgüt mensupları gibi cezalandırılırlar” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
(2) 29/6/2006 tarihli ve 5532 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, 1 inci maddenin başlığı ‘‘Terör ve örgüt tanımı”, 4’üncü maddenin başlığı “Terör amacı ile işlenilen suçlar” iken, metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir. 7216
c) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 110 uncu maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.
ç) 10/7/2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
d) Anayasanın 120’nci maddesi gereğince olağanüstü hâl ilan edilen bölgelerde, olağanüstü halin ilanına neden olan olaylara ilişkin suçlar.
e) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 inci maddesinde tanımlanan suç.
Altını çizelim: Bilim ve teknoloji ilerledikçe, suçluların bilgi ve becerisi ile zekâsı değişip geliştikçe terör suçlarının niteliğinin ve niceliğinin artacağı açıktır.
Yazın dilinde terör sözcüğü bazen şiddet veya siyasal şiddet kavramlarıyla eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Böylece terörizme geldik.
Terörizm Nedir?
Bu kavramın içine
1.siyasallaşma. Siyasi partileşme de dâhildir buna.
2.ülke içindeki diğer terör örgütleriyle iş birliği ve taşeronluğu,
3.uluslararası alanda diğer terör örgütleriyle iş birliği ve taşeronluğu,
4.sosyo-ekonomik boyut ve yapılanma
5.ülke içinde ve uluslararası alanda diğer türdeki suç örgütleriyle iş birliği ve taşeronluğu
6.insan ticareti, silah kaçakçılığı, narkotik gelir elde etmek
7.yasal bir ülkenin askeri gücü ya da taşeronu olmak
8.terör tanımına sokulmamış alanlarda eylem yapmak ve farkına varıldığında bunu yeryüzüne yaymak
gibi çok kapsamlı eylem ve kavramlar girdiğinden, terör sözcüğü yetersiz kalmakta olup terörizm kavramı oluşmuştur. Asıl manada terör tanımından ayrı değildir ama kapsam olarak çok daha geniş ve açıklayıcıdır.
Güncelde, dünyanın geldiği nokta, terör ile mücadeleyi aşmış olup “terörizm ile mücadele” seviyesindedir.
Terörün terörizm olmasında uluslararası ilişkinin boyutu önemlidir. Bir ülkenin terör örgütü dediğine diğer ülkenin de demesi gerekir. Aksi durumda o örgüt ile mücadele asla başarılı olmaz. Ve o örgüt zamanla uluslararası alanda bulduğu destekle terör tanımından uzaklaşarak “terörizm” tanımına girer ve eylem çapı büyür. Büyüyen çap küresel etkileri beraberinde getirir ve o yağmurdan herkes ıslanır. IŞİD ve El Kaide gerçeğinde olduğu gibi.
Terör ile ilgili olarak uluslararası alanda neler yapılıyor, kısaca bakalım:
Birleşmiş Milletler (BM) Açısından Terör
Küreselliğine ve uluslararası niteliğine rağmen, BM tam bir terör tanımı yapabilmiş değildir. Bunun ana nedeni her ülkenin kendi terör tanımının bir diğerine benzememesi ve kendi tanımlarının diğer ülkelere dayatılmasıdır. Terörün tüm dünyada yeniden ele alınışına neden olan 2001 yılından sonra bile doyurucu bir terör tanımı yapılabilmiş değildir.
Ancak 17 Mart 2005 tarihinde bir BM panelinde, “bir nüfusu sindirmek veya bir hükümeti veya uluslararası bir kuruluşu herhangi bir eylemi yapmaya veya yapmaktan kaçınmaya zorlamak amacıyla sivillerin veya savaşçı olmayanların ölümüne veya ciddi bedensel zarar görmesine neden olmak” şeklinde cılız bir tanım getirilmiştir. Bu da her ne kadar uzlaşı sorunları da olsa yeni bir değişim yaşamadan günümüze ulaşan ve en kabul gören tanımdır. Eylül 2001 olaylarının etkisini bu tanımda görmemiz mümkündür.
Kısacası BM bu konuda zayıf kalmıştır. Bunun yanında, terör veya konusu terör olabilecek olaylar hakkında gerçekleştirdiği sözleşmeler vardır:
1. Uçaklarda İşlenen Suçlar ve Diğer Eylemlerle ilgili Sözleşme (Convention on Offences and Certain Other Acts Committed on Board Aircraft). İmza (İ): Tokyo/1963, yürürlük (y): 1969. Taraf sayısı 185’tir. Metin için bkz. (İng.) http://www.un.org/en/ sc/ctc/docs/conventions/Conv1.pdf; (Tür.) Resmi Gazete (R. G.) 8.12.1975, Sayı: 15436.
2. Uçakların Yasadışı Olarak Ele Geçirilmesinin Önlenmesi Sözleşmesi (Convention for the Suppression of Unlawful Seizure of Aircraft). İ: Lahey/1970, y: 1971. Taraf sayısı 185’tir. Metin için bkz. (İng.) http://www.un.org/en/sc/ctc/ docs/conventions/Conv2.pdf; (Tür.) R. G. 31.3.1973, Sayı: 14493.
3. Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanunsuz Eylemlerin Önlenmesi Sözleşmesi (Convention for the Suppression of Unlawful Acts Against the Safety of Civil Aviation). İ: Montreal/1971, y: 1973. Taraf sayısı 188’dir. Metin için bkz. (İng.) http://www.un.org/ en/sc/ctc/docs/conventions/Conv3.pdf; (Tür.) R. G. 29.11.1975, Sayı: 15427.
4. Uluslararası Korunan Kişilere Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi (Convention on the Prevention and Punishment of Crimes against Internationally Protected Persons, including Diplomatic Agents). İ: New York/1973, y: 1977. Taraf sayısı 172’dir. Metin için bkz. (İng.) http://www.un.org/en/sc/ctc/docs/conventions/Conv4.pdf; (Tür.) R. G. 1.5.1981, Sayı: 17327.
5. Rehin Alma Olaylarına Karşı Uluslararası Sözleşme (International Convention Against the Taking of Hostages). BM Genel Kurulu’nun 17.12.1979 tarih ve A/RES/34/146 sayılı kararıyla i: New York/1979, y: 1983. Taraf sayısı 167’dir. Metin için bkz. (İng.) http://www.un.org/en/sc/ctc/docs/conventions/Conv5.pdf; (Tür.) R. G. 29.4.1988, Sayı: 19799.
6. Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Hakkında Sözleşme (Convention on the Physical Protection of Nuclear Material). İ: Viyana/1979, y: 1987. Taraf sayısı 144’tür. Metin için bkz. (İng.) http://www.un.org/en/sc/ctc/docs/conventions/Conv6.pdf; (Tür.) R. G. 7.8.1986, Sayı: 19188.
7. Uluslararası Sivil Havacılığa Hizmet Veren Havaalanlarında Kanunsuz Şiddet Eylemlerinin Önlenmesi ile İlgili Protokol (Protocol for the Suppression of Unlawful Acts of Violence at Airports Serving International Civil Aviation). İ: Montreal/1988, y: 1989. Taraf sayısı 171’dir. Metin için bkz. (İng.) http://www.un.org/en/sc/ctc/docs/ conventions/Conv7.pdf; (Tür.) R. G. 22.10.1992, Sayı: 21383.
8. Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasa Dışı Eylemlerin Önlenmesi Sözleşmesi (SUA-Convention for the Suppression of Unlawful Acts Against the Safety of Maritime Navigation). İ: Roma/1988, y: 1992. Taraf sayısı 156’dır. Metin için bkz. (İng.) http://www.un.org/en/sc/ctc/docs/conventions/Conv8.pdf; (Tür.) R. G. 9.10.1990 / 26.1.1998, Sayı: 20660 / 23242.
9. Kıta Sahanlığı Üzerinde Bulunan Sabit Zeminlerin Güvenliğine Karşı Kanunsuz Eylemlerin Önlenmesi Protokolü (Protocol for the Suppression of Unlawful Acts Against the Safety of Fixed Platforms Located on the Continental Shelf). İ: Roma/1988, y: 1992. Taraf sayısı 144’tür. Metin için bkz. (İng.) http://www.un.org/en/sc/ctc/ docs/conventions/Conv9.pdf; (Tür.) R. G. 26.1.1998, Sayı: 23242.
10. Plastik Patlayıcıların Teşhisi Amacıyla İşaretlenmesi Sözleşmesi (Convention on the Marking of Plastic Explosives for the Purpose of Detection). İ: Montreal/1991, y: 1998. Taraf sayısı 147’dir. Metin için bkz. (İng.) http://www.un.org/en/sc/ctc/ docs/conventions/Conv10.pdf; (Tür.) R. G. 27.9.1994, Sayı: 22064.
11. Terörist Bombalamaların Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (International Convention for the Suppression of Terrorist Bombings). BM Genel Kurulu’nun 15.12.1997 tarih ve A/RES/52/164 sayılı kararıyla kabul edildi, y: 23.5.2001. Taraf sayısı 164’tür. Metin için bkz. (İng.) http://www.un.org/en/sc/ctc/docs/conventions/ Conv11.pdf; (Tür.) R. G. 17.4.2002, Sayı: 24729. 33 The Convention on Cybercrime of the Council of Europe, i. açılış: 23.11.2001, y. 1.7.2004. Türkiye’nin Sözleşme’yi i: 10.10.2010, y: 2.5.2014. Metin için bkz. (İng.) http://conventions.coe.int/Treaty/en/Treaties/Html/185.htm; (Tür.) http://www.tbmm.
12. Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi,
13. Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Hakkında Sözleşmenin Tadili,
14.Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesi Sözleşmesi Protokolü,
15. Kıta Sahanlığındaki Sabit Zeminlerin Güvenliğine Karşı Kanunsuz Eylemlerin Önlenmesi Protokolüne ek Protokol,
16. Nükleer Terörizmin Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme.
İlk on bir sözleşme 2001 yılından önceki döneme aittir. Sonraki beş sözleşmenin dördü 2005’te imzalanmıştır. Bu dördünün ikisinin de önceki sözleşmelerin tadili veya eki niteliğinde oldukları bilinmelidir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) Açısından Terör
Güvenlik Konseyi, 1566 sayılı (2004) kararında cılız da olsa bir tanım yapar: “Ölüm veya ciddi bedensel yaralanmaya neden olmak amacıyla yapılan sivillere karşı suç eylemleri dâhil olmak üzere, bir devleti kışkırtmak amacıyla rehin alma veya genel kamuoyunda veya bir grup kişi veya belirli kişilerdeki terör, bir nüfusu sindirmek veya bir hükümeti veya uluslararası bir örgütü herhangi bir eylemi yapmaya veya yapmaktan kaçınmaya zorlamak.”
Aynı yılın ilerleyen günlerinde, Genel Sekreterin başkanlığında gerçekleşen Tehdit, Zorluklar ve Değişim Üst Düzey Panelinde bir tanım daha ortaya kondu. “Sivillerin veya savaşçı olmayanların ölümüne veya ciddi bedensel zarar görmesine neden olmayı amaçlayan herhangi bir eylem olarak, doğası veya bağlamı gereği, bir nüfusu sindirmek veya bir Hükümeti veya uluslararası bir kuruluşu herhangi bir eylemi yapmaya veya yapmaktan kaçınmaya zorlamaktır.”
Devamında oluşturulan taslak metnin ikinci maddesinde “yasadışılık ve kasıtlılık” öne çıkarılarak
1.Herhangi bir kişinin ölümü veya ciddi bedeni yaralanması veya
2.Kamuya açık bir yer, bir Eyalet veya hükümet tesisi, bir toplu taşıma sistemi, bir altyapı tesisi veya çevre dâhil olmak üzere kamu veya özel mülkte ciddi hasar veya
3.Mülke, yerlere, tesislere veya sistemlere verilen, devleti ekonomiyi ya da kurumları yıkma niyetli zararlar” terör tanımının içine alınmıştır.
Ancak bu hala taslaktır. Üye Devletler taslak kapsamlı sözleşmenin birçok hükmü üzerinde mutabık kalırken, ulusal kurtuluş hareketlerinin uygulama kapsamı dışında bırakılıp bırakılmayacağına dair farklı görüşler, tam metnin kabulü konusunda uzlaşmayı engellemiştir.
Uluslararası toplumda kabul gören bir terörizm tanımının olmaması, devletlerin bu konuda ihmalkâr davranmalarına veya kendi siyasi ve dış politika çıkarlarına göre ucu açık bir terörizm tanımı yapmalarına neden olmuştur. Bunu tersinden de okumak mümkündür.
Taslak tanımda, BM’nin tanımında olduğu gibi, “sivillerin veya savaşçı olmayanların ölümüne…” diyerek devletin güvenlik güçlerini (düzenli ordu, polis, jandarma, sahil güvenlik, vali-kaymakam…) kapsam dışına alıyor. Evet, haklı olduğu taraflar var. Kastı devleti ve milleti korumak ve kollamak olan güvenlik güçlerine dahil olan kişiler masum değildir ve bunlar devlet tarafından silahlandırılandır. Bu ciddi ciddi tartışılması gereken bir konudur. Ancak, devreye güvenlik güçlerinin niteliği, silah kullanma yetkileri gibi birçok ince yasal ayrıntılar girmektedir ve çok uzun bir yazının konusudur.
Terörizmin tanımı üzerine ortak bir kanıya varılamaması, günümüzde de devam etmekte olup gelecekte de aynen devam edeceği değerlendirildiğinden, teröre müdahalede geç ve etkisiz kalan, mücadeleyi yozlaştıran koşullara neden olmaktadır.
BMGK’nin kuruluşu, yapısı, daimî ve geçici üyelerinden bahsedilmemiştir. Bu kurumun neden hep “taslak” halinde kaldığını daimî üyelerin kimliği belirlemektedir.
Avrupa Birliği (AB) Ne Diyor?
AB’nin terörizme bakış açısını şu şekilde anlatmak mümkündür:
Avrupa’da ilk kez görülen bir olgu değildir. Oluşturduğu tehdit güvenliği, demokratik toplumların değerlerini ve Avrupa vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini hedef almaktadır.”
Sayısal değer olarak ortaya koymak gerekirse, sadece, 2016 yılında bile, AB üyesi ülkelerde başarısız olan, önlenen veya gerçekleşen toplam 142 saldırı meydana geldi. Bu saldırılarda yaşamını yitiren 142 kişiden 135’i cihat yanlısı terör saldırılarının kurbanı oldu. Aynı yıl, çoğu cihat yanlısı terörle ilişkili 1.002 kişi tutuklandı.
Yurt dışında cihada katılmak için Avrupa’dan başka ülkelere seyahat eden yabancı teröristler ile bu teröristlerin geri döndüklerinde AB sınırları içinde yarattıkları güvenlik tehdidi, önümüzdeki yıllarda da devam edecek gibi görünmektedir.
Sınırları olmayan bu saldırılarla hem ulusal hem de uluslararası düzeyde mücadele edilmelidir.
Bakış Açısı Bu Olan AB’nin Stratejisi Nedir?
“AB terörle mücadele stratejisinin amacı, insan haklarından ödün vermeden terörle mücadele etmek ve Avrupa’yı güvenli hale getirerek vatandaşların; özgürlüğün, güvenliğin ve adaletin hâkim olduğu bir ortamda yaşamalarını sağlamaktır.”
Avrupa Birliği ülkeleri, terörizme karşı ortak mücadele etmek ve vatandaşlarını en iyi şekilde koruma konusunda azimli ve kararlı göründüklerini belirtmesi açısından, Avrupa Konseyi bu amaçla 2005 yılında AB terörle mücadele stratejisini onaylamıştır.
Bu strateji, dört temel süreç üzerine inşa edilmiştir. Önleme, Koruma, İzleme ve Karşılık Verme. Strateji, bu dört temel sürecin her birinde, üçüncü ülkelerle ve uluslararası kuruluşlarla yürütülecek iş birliğinin önemini de kabul etmektedir.
Önleme: Terörle mücadelenin bu alanındaki AB önceliklerinden biri, bireyleri, radikalleşmeye ve terör eylemlerinde bulunmak için terör örgütlerine katılmaya yönelten süreçlere katkısı olan faktörlerin belirleyip bunlarla mücadele etmektir. Avrupa Konseyi bu amaçla AB radikalleşme ve terör örgütlerine katılımla mücadele stratejisini onaylamıştır. Konsey, yalnız hareket eden aktörler ve yabancı savaşçılar ile sosyal medyanın organizasyon ve iletişim konularındaki giderek artan rolü, benzeri yeni gelişme ve eğilimler ışığında Haziran 2014’te bu stratejiyi revize etmiştir.
Aralık 2014’te Konseye üye ülkelerin adalet ve içişleri bakanları toplanarak, revize edilen AB radikalleşme ve örgüte katılım stratejisi için bir takım yeni kılavuz ilkeler tesis etmiştir. Bu ilkelerle, AB ve üye ülkeler tarafından uygulanması gereken birtakım önlemler belirlenmiştir.
Koruma: AB terörle mücadele stratejisinin ikinci önceliği, vatandaşların ve altyapının korunması ve saldırıya karşı zafiyetin azaltılmasıdır. Bu, AB sınırlarının korunması, ulaşım güvenliğinin iyileştirilmesi, stratejik hedeflerin korunması ve kritik altyapının saldırılara karşı zafiyetinin azaltılması süreçlerinden oluşur. AB, hâlihazırda, hukuki yaptırımların uygulanabilmesi amacıyla yolcu isim kaydı (PNR) verilerini düzenleyen bir mevzuat üzerinde çalışmaktadır.
Hedef İzleme: AB, teröristlerin planlama ve organizasyon kapasitelerini engellemek ve teröristleri adaletin karşısına çıkarmak için çalışmaktadır. AB, bu amaca ulaşmak için ulusal kabiliyetleri güçlendirmek, polis ve yargı kurumları (özellikle EUROPOL ve EUROJUST) arasındaki pratik iş birliği ve bilgi alışverişini iyileştirmek, terörün finansmanıyla mücadele etmek ve teröristlerin saldırı planlamak ve iletişim kurmak için gerekli araçlara erişimini engellemek üzerine odaklanmıştır.
Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu kara para aklamayı ve terörün finansmanını önlemek amacıyla Mayıs 2015’te yeni kurallar kabul etmiştir.
Karşılık Verme: AB terörle mücadele stratejisinin dördüncü hedefi, bir terör saldırısının ardından yaşanan süreci dayanışma ruhu içerisinde yönetmek ve sonuçları minimize etmek için hazırlıklı olmaktır. Bu da olayın etkisiyle baş etme, verilecek karşılığın koordinasyonu ve mağdurların ihtiyaçları gibi sorunların üstesinden gelmek için gereken kabiliyetlerin geliştirilmesiyle sağlanır. Bu alandaki öncelikler arasında, AB kriz koordinasyonu düzenlemelerinin geliştirilmesi, sivil savunma mekanizmasının yenilenmesi, risk değerlendirme kabiliyetinin geliştirilmesi ve terör mağdurlarına yardım konusundaki en iyi uygulamaların paylaşımı yer almaktadır.
Görünen o ki AB, bu konuda BM’den daha etkin. Bunun altında yatan dürtü AB’nin ABD gibi bir devlet olma yolunda ilerlemesi ve devlet refleksi göstermesi olabilir.
Konu devam edecek.
Hits: 382
BERBAT DURUMDAYIZ – 4
- 8 Kasım 2023